Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

i̇lgisiz

listen to the pronunciation of i̇lgisiz
Turkish - English

Definition of i̇lgisiz in Turkish English dictionary

ilgisiz
irrelevant

I'll decide what is irrelevant. - Neyin ilgisiz olduğuna karar vereceğim.

What you think is irrelevant. - Düşündüğün şey ilgisiz.

ilgisiz
uninterested

She seemed uninterested in our problems, so we stopped asking her for help. - O bizim sorunlara ilgisiz görünüyordu, bu yüzden ondan yardım istemeyi durdurduk.

I told him of our plans, but he seemed uninterested. - Ona planlarımızdan bahsettim ama o ilgisiz görünüyordu.

ilgisiz
careless

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

ilgisiz
disinterested

Tom had a bored, disinterested look on his face. - Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

A disinterested third party resolved the dispute. - Bir ilgisiz üçüncü taraf anlaşmazlığı çözdü.

ilgisiz
indifferent

According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs. - Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.

Too many people are indifferent to politics. - Bir çok insan siyasete ilgisizdir.

ilgisiz
unconcerned

Tom said that he was unconcerned. - Tom ilgisiz olduğunu söyledi.

Tom looked like he was unconcerned. - Tom ilgisiz gibi görünüyordu.

ilgi
attention

Tom always wants to be the center of attention. - Tom her zaman ilgi odağı olmak ister.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

ilgi
{i} relevance

Relevance is a key element in communication. - İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.

Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial. - İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.

ilgi
{i} relevancy
ilgi
interest

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

He has no interest in politics. - Onun politikaya ilgisi yok.

ilgi
concern

This does not concern you at all. - Bu seni hiç ilgilendirmez.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

ilgisiz
apathetic
ilgisiz
negligent
ilgisiz
lackadaisically
ilgisiz
unenthusiastic
ilgisiz
disinterest

Tom had a bored, disinterested look on his face. - Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

A disinterested third party resolved the dispute. - Bir ilgisiz üçüncü taraf anlaşmazlığı çözdü.

ilgisiz
phlegmatic
ilgisiz
(Dilbilim) no bearing on
ilgisiz
unbothered

Tom seems unbothered. - Tom ilgisiz görünüyor.

Tom seemed unbothered. - Tom ilgisiz görünüyordu.

ilgisiz
cool
ilgisiz
tepid
ilgisiz
irrelative
ilgisiz
lax
ilgisiz
clinical
ilgisiz
(Konuşma Dili) neither here nor there
ilgisiz
phlegmatical
ilgisiz
superior
ilgisiz
unallied
ilgisiz
casual
ilgisiz
bloodless
ilgisiz
lackadaisic
ilgisiz
distant
ilgisiz
derelict
ilgisiz
unconnected
ilgisiz
inapprehensive
ilgisiz
impertinent
ilgisiz
uninterested, apathetic, indifferent
ilgisiz
complacent

We'll never be complacent. - Asla ilgisiz olmayacağız.

If you knew what I knew, you wouldn't be so complacent. - Eğer benim bildiğimi bilseydin bu kadar ilgisiz olmazdın.

ilgisiz
oblivious
ilgisiz
insouciant
ilgisiz
listless
ilgisiz
incurious
ilgisiz
insensible
ilgisiz
nonchalant
ilgisiz
standoffish
ilgisiz
unrelated

These two problems appear unrelated. - Bu iki sorun ilgisiz görünüyor.

These two things are completely unrelated. - Bu iki şey tamamen ilgisiz.

ilgisiz
indifferent, disinterested, absent, lukewarm, aloof, apathetic, casual; irrelevant, unconnected
ilgisiz
lukewarm
ilgisiz
aloof
ilgisiz
(Hukuk) irrelevance
ilgisiz
apathetical
ilgi
care

She takes care of her old mother. - O, yaşlı annesiyle ilgilenir.

You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great. - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

ilgi
{i} thought

I thought his opinion was relevant. - Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.

Tom never told me he was having suicidal thoughts. - Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi.

ilgi
relevant

I don't see how that's relevant. - Onun nasıl ilgili olduğunu anlamıyorum.

The content of his speech is not relevant to the subject. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgi
interesse
ilgi
concerns

Where to go and what to see were my primary concerns. - Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.

What I have to say concerns everyone here. - Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.

ilgi
connecting link
ilgi
countenance
ilgisiz kalma
(Ticaret) disregarding
ilgisiz olmak
be uninterested
ilgisiz olmak
be unconcerned
ilgi
pertinence
ilgi
solicitude
ilgi
bug
ilgi
involvement

Tom denied any involvement in the killing. - Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.

ilgi
rapport
ilgisiz
lackadaisical
ilgisiz
absent
ilgisiz
oblivious to
ilgi
relationship

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business. - İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.

ilgi
liking
ilgisiz, bağlantısız, işlemez
disinterested, disconnected, does not work
İlgi
ınterest

I found this book very interesting. - Bu kitabı çok ilginç buldum.

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

ahlâk ile ilgisiz
amoral
dava ile ilgisiz iddia
surplusage
ilgi
relation

My relationship with Tom is none of your business. - Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

ilgi
attachment
ilgi
reference

I apologize that I'm not able to give a better reference to this work. - Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.

I copied down several useful references on gardening. - Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.

ilgi
relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
ilgi
bearing
ilgi
connexion
ilgi
affinity
ilgi
chem. affinity
ilgi
curiosity
ilgi
connection

I have no connection the matter. - Konuyla hiçbir ilgim yok.

Two men have been arrested in connection with Tom's murder. - Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.

ilgi
respect

With respect to these letters, I think the best thing is to burn them. - Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.

With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company. - Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.

ilgi
relation, connection; relevance
ilgi
regard

I'd like to point out some problems regarding your suggestion. - Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.

The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army. - Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

ilgi
interest, concern
ilgi
relativeness
ilgi
sympathy
ilgi
sympathies
ilgi
tieup
ilgi
relatedness
ilgisiz
irrevelant
ilgisiz
{s} unobliging
ilgisiz
does not apply
ilgisiz
aloofly
ilgisiz
pococurante
ilgisiz bir halde
nonchalantly
ilgisiz bir şekilde
standoffishly
ilgisiz bir şekilde
aloofly
ilgisiz bir şekilde
unrelatedly
ilgisiz kalmak
(deyim) not turn a hair
ilgisiz kişi
laodicean
ilgisiz olma hali
dismissiveness
ilgisiz olmak
be far out
ilgisiz sonuç
non sequitur
konuyla ilgisiz
beside the point
konuyla ilgisiz
off the point
politika ile ilgisiz
unpolitical
Turkish - Turkish
(Hukuk) BİGANE
ilgisiz
İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alakasız, lakayıt, bigâne
ilgi
Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik
ilgi
Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi
ilgi
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
ilgi
Alaka

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgi
Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma
İlgi
nazarıdikkat
İlgi
alaka

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.