Definition of i̇lgi in Turkish English dictionary
- ınterest
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
- {v} to concern, affect, move
- {n} a concern, share, part, benefit, advantage, influence, sum for the use of money
- ilgi
- attention
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
- Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
You must give close attention to the merest details.
- Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin.
- ilgi
- interest
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- ilgi
- relevance
Relevance is a key element in communication.
- İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.
Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial.
- İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.
- ilgi
- relevancy
- ilgi
- concern
This does not concern you at all.
- Bu seni hiç ilgilendirmez.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- ilgi çekici
- interesting
That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
- O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
- Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- ilgi
- care
Who will take care of the baby?
- Bebekle kim ilgilenecek?
She takes care of her old mother.
- O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
- ilgi
- relevant
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
How dare you say that's not relevant!
- Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!
- ilgi
- interesse
- ilgi
- concerns
Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them.
- Politika insanları onları ilgilendiren şeylere karışmalarını önleme sanatıdır.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
- ilgi
- connecting link
- ilgi
- countenance
- ilgi
- thought
I thought you might be interested in this.
- Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.
I look forward to hearing your thoughts on this matter.
- Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
- ilgi
- relationship
My relationship with Tom isn't your concern.
- Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- ilgi
- liking
- ilgi
- relation
I'm not interested in a serious relationship.
- Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
- ilgi
- attachment
- ilgi
- reference
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
I copied down several useful references on gardening.
- Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.
- ilgi
- relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
- ilgi
- bearing
- ilgi
- connexion
- ilgi
- affinity
- ilgi
- involvement
Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.
- ilgi
- solicitude
- ilgi
- chem. affinity
- ilgi
- curiosity
- ilgi
- connection
I have no connection the matter.
- Konuyla hiçbir ilgim yok.
Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
- Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- ilgi
- respect
With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
- Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
- Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
- ilgi
- relation, connection; relevance
- ilgi
- regard
I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
- Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
- ilgi
- interest, concern
- ilgi
- relativeness
- ilgi
- sympathy
- ilgi
- pertinence
- ilgi çekme
- appeal
- ilgi uyandıran
- compelling
That's a very compelling story.
- Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- ilgi cümleciği
- relative
- ilgi zamiri
- relative
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi grubu
- interest
- geçici ilgi
- fad
- ilgi adılı
- (Dilbilim) pronoun
- ilgi adılı
- (Dilbilim) relative pronoun
- ilgi alanları
- interests
- ilgi alanı
- area of interests
- ilgi alanı
- field of interest
- ilgi alanı
- province
- ilgi alanı
- area of interest
- ilgi alanı bilgisi
- domain knowledge
- ilgi cumlecikleri
- (Dilbilim) relative clauses
- ilgi duymak
- take interest in
- ilgi duymak
- interested
- ilgi duymak
- to be interested
- ilgi duymak
- be interested in
- ilgi duymak
- be interested
- ilgi duymayan
- uninterested
- ilgi gerektiren
- demanding
- ilgi görmek
- get attention
- ilgi görmek
- attract attention
- ilgi görmek
- draw interest
- ilgi göstermek
- take an interest in
- ilgi göstermek
- show interest
- ilgi göstermemek
- be indifferent to
- ilgi kurmak
- (Bilgisayar) refer
- ilgi merkezi
- focal point
- ilgi merkezi
- limelight
- ilgi odağı
- focus of interest
- ilgi odağı olmak
- be the centre of attraction
- ilgi odağı olmak
- be spotlighted
- ilgi odağı olmak
- be in the limelight
- ilgi odağı olmak
- be the center of interest
- ilgi toplamak
- arouse interest
- ilgi uyandırma
- arouse interest
- ilgi uyandırmak
- spark
- ilgi uyandırmak
- entrance
- ilgi çeken kimse
- draw
- ilgi çeken olay
- draw
- ilgi çekici
- challenging
It is challenging and I am learning a lot.
- O ilgi çekici ve ben çok şey öğreniyorum.
It's both challenging and exciting.
- Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici.
- ilgi çekici
- attracted
Tom seems attracted to Mary.
- Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
He's attracted to Asian girls.
- O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- ilgi çekici
- quicken the pulse
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- arouse interest
- life karşı ilgi
- (Tekstil) fiber affinity
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- marazi şeylere ilgi duyan
- morbid
- ilgi
- bug
- ilgi
- rapport
- gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
- hearts of endearment, words of interest pointer
- göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
- thanks for your interest
- ilgi alanı
- interest
Tom has a wide range of interests.
- Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- ilgi duymak
- Be interested (in), take interest in
- ilgi eki
- additional interest of
- ilgi gören
- Interesting, attractive, absorbing, intriguing
- ilgi gösterme
- attention
- ilgi ile karşılanabilecek haber
- news could be against the interest
- ilgi ve dikkat çekici olma durumu
- state interest and be attractive
- ilgi, menfaat
- interests, interests
- ilgi, özen
- attention, attention
- aşırı ilgi duymak
- be caught up in
- başka ilgi çekici neler var
- What other interesting things are there to see
- belirlenmiş ilgi sahası
- (Askeri) named area of interest
- biraz ilgi göstermek
- give some thought to
- biraz ilgi göstermek
- have some thought to
- bireysel ilgi ve yetersizlik
- (Askeri) individual concern and deficiency
- birçok şeye ilgi duyan adam
- man of wide interests
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
- (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- dışa yönelik ilgi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- esas ilgi
- (Askeri) primary interest
- gereken ilgi
- necessary interest
- gereken ilgi
- necessary concern
- günlük ilgi ve dikkat
- ordinary care
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
- (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- ilgi
- sympathies
- ilgi
- tieup
- ilgi
- relatedness
- ilgi adılı
- relative pronoun ilgi zamiri
- ilgi alanı
- pursuit
- ilgi alanı
- domain
- ilgi alanı sınırları
- (Hukuk) purview
- ilgi alaında olmayan sinyal
- (Askeri) signal not of interest
- ilgi anketleri
- (Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
- ilgi cetveli
- (Ticaret) affinity diagram
- ilgi cümleciği
- relative clause
- ilgi duymak
- give importance to
- ilgi duymak
- to be interested (in), to take interest in
- ilgi duymak
- care
- ilgi duymak
- to be interested in
- ilgi duymak
- go in for
- ilgi duymama
- incuriosity
- ilgi duymamak
- show no interest
- ilgi duymamak
- be uninterested in
- ilgi eki gram
- the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki)
- ilgi eylemi
- (Dilbilim) linking verb
- ilgi grubu
- (Ticaret) community of interest
- ilgi görmemek
- fall flat
- ilgi gösterilmeyen
- uncared
- ilgi göstermek
- to show interest in
- ilgi göstermek
- to show interest
- ilgi göstermek
- develop
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) affinity labeling
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) covalent labeling
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
- (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- ilgi kanunu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
- ilgi konusu
- point of interest
- ilgi merkezi
- center of interest
- ilgi merkezi
- center of attraction
- ilgi odağı
- limelight
- ilgi odağı
- center of attraction
- ilgi odağı
- center of interest
- ilgi sahası
- (Askeri) area of interest
- ilgi süreci; öğretim programı
- (Askeri) period of interest; program of instruction
- ilgi takibi
- (Askeri) track of interest
- ilgi toplamak
- to arouse interest
- ilgi toplamak
- to attract attention
- ilgi uyandırmak
- (Hukuk) aroused considerable interest
- ilgi uyandırmak
- be of interest
- ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
- (Askeri) concern and deficiency reporting system
- ilgi yantümcesi
- relative clause
- ilgi yaymçözümü
- (Kimya) affinity chromatography
- ilgi zamiri
- relative pronoun ilgi adılı
- ilgi zamiri gram. possessive pronoun
- (e.g. onunki)
- ilgi çeken dava
- cause celebre
- ilgi çeken kimse
- cynosure
- ilgi çeken oyun
- drawcard
- ilgi çeken oyun
- drawing card
- ilgi çeken şey
- interest
- ilgi çekici
- absorbing
- ilgi çekici
- interesting, gripping
- ilgi çekici
- intriguing
The thought of being eaten alive was both frightening and intriguing.
- Canlı yenilme düşüncesi korkutucu ve ilgi çekici.
That sounds intriguing.
- O ilgi çekici görünüyor.
- ilgi çekici
- attractive
What do you find attractive about her?
- Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- ilgi çekici bir şekilde
- grippingly
- ilgi çekici bir şekilde
- spectacularly
- ilgi çekici program
- drawing card
- ilgi çekici şey
- draw
- ilgi çekici şey
- goody
- ilgi çekmek
- to arouse interest
- ilgi çekmek
- draw attention
- ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
- camp
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- ilgi çekmeyen
- uninteresting
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
- O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.
- istihbarat ilgi sahası
- (Askeri) intelligence area of interest
- karşı cinse ilgi duyan
- straight
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- heterosexual
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- hetero
- kimyasal ilgi
- chemical affinity
- marazi şeylere aşırı ilgi
- morbidness
- politikaya ilgi duymayan
- unpolitical
- özel ilgi
- speciality
- özel ilgi gemisi
- (Askeri) special interest vessel
- özel ilgi hedefi
- (Askeri) special interest target