i̇lerlemek

listen to the pronunciation of i̇lerlemek
Turkish - English
move on
To start dealing with something else

You need to forget about the past and move on.

To leave somewhere for another place

After spending the night resting in an abandoned church, the group decided to move on in their quest.

If someone such as a policeman moves you on, they order you to stop standing in a particular place and to go somewhere else. Eventually the police were called to move them on
continue on, move forward
move forward, also in the metaphorical sense; "Time marches on"
When you move on somewhere, you leave the place where you have been staying or waiting and go there. Mr Brooke moved on from Paris to Belgrade What's wrong with his wanting to sell his land and move on?
If you move on, you finish or stop one activity and start doing something different. She ran this shop for ten years before deciding to move on to fresh challenges Now, can we move on and discuss the vital business of the day
ilerlemek
(Hukuk) proceed

Aren't you ready to proceed? - İlerlemek için hazır değil misin?

ilerlemek
advance
ilerlemek
progress
ilerleme
improvement

There's still room for improvement. - İlerleme için hâlâ yer var.

He has made a big improvement in tennis. - O, teniste büyük bir ilerleme kaydetti.

ilerleme
{i} progression

Could you write down the chord progression for this song? - Bu şarkı için akort ilerlemesi yazabilir misin?

What's the chord progression? - Akort ilerlemesi nedir?

ilerleme
{i} advancement

Stop the enemy's advancement. - Düşmanın ilerlemesini durdur.

The advancement of modern medicine was a long process. - Modern tıbbın ilerlemesi uzun bir süreçti.

solucan gibi kıvrılarak ilerlemek
worm
ilerleme
advance

Medical science has made a dramatic advance. - Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.

Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances. - Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.

ilerleme
progress

The event was forgotten in progress of time. - Zamanın ilerlemesiyle olay unutuldu.

He made good progress in handling this machine. - O, bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.

ilerlemek
improve

The pupil has to improve. - Öğrenci ilerlemek zorunda.

ilerlemek
move
ilerlemek
march
ilerlemek
develop
ilerlemek
go ahead

I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now. - İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.

ilerlemek
come along
ilerlemek
go on
ilerlemek
march forward
ilerlemek
strike
ilerlemek
come to the fore
ilerlemek
march on
ilerlemek
move ahead
ilerlemek
pick up
ilerlemek
wheel
ilerlemek
get better
ilerlemek
keep
ilerlemek
move along
ilerlemek
get on
ilerlemek
move forward
ilerlemek
pick
ilerlemek
go
ilerlemek
get down to
ilerlemek
(deyim) get off the ground
ilerlemek
proceed with
ilerlemek
run
ilerlemek
hold
ilerlemek
get ahead

Do you want to get ahead in English? - İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

ilerlemek
get on (with)
ilerlemek
keep going
ilerlemek
move on
ilerlemek
to increase, grow; to advance, progress
ilerlemek
run on
ilerlemek
forge ahead
ilerlemek
make progress
ilerlemek
get along
ilerlemek
push on
ilerlemek
to be well into (a period of time): Gece bir hayli ilerlediğinde şarkı söylemeye başladı. When the night was well advanced he began to sing
ilerlemek
(for time) to pass, get on: Vakit ilerliyor. Time's getting on
ilerlemek
(for a disease) to get progressively worse; to spread
ilerlemek
to go forward, to move ahead, to move along, to advance; (time) to pass; to develop, to progress, to advance, to improve, to get better, to better, to come on, to come along, to make headway
ilerlemek
make one's way
ilerlemek
advance , go-ahead
ilerlemek
go along
ilerlemek
to go forward, move ahead, advance
ilerlemek
make headway

It took a while to make headway in modern medicine. - Modern tıpta ilerlemek biraz zaman aldı.

ilerlemek
to progress, improve, advance
ilerlemek
(for a timepiece) to gain time
ilerlemek
go forward
ilerlemek
gain
ilerleme
way

I worked my way through college. - Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.

I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made. - Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.

sürünerek ilerlemek
creep
beleşten ilerlemek
coast
ilerleme
headway

We've already made some headway. - Zaten biraz ilerleme kaydettik.

We haven't made much headway. - Çok ilerleme kaydetmedik.

ilerlemek
rise
ilerlemek
forge
karşı ilerlemek
stem
ilerle
go on
ilerleme
pickup
ilerleme
(Askeri) travelling
ilerleme
(İnşaat) propagate
ilerleme
driving

Progress is a lovely word. But its driving force is change, and change has its enemies. - İlerleme güzel bir kelimedir. Ama onun itici gücü değişikliktir ve değişikliğin kendi düşmanları vardır.

ilerleme
promote
ilerleme
breakthrough
ilerleme
(Askeri) propagation
ilerleme
development
ilerleme
feed
ilerlemek (zaman/yaş)
get along
pist üzerinde ilerlemek
(Havacılık) taxi
ilerle
proceed with
ilerle
move forward

We need to move forward. - İlerlememiz gerekiyor.

Could you move forward so we can close the door? - Kapıyı kapatabilmemiz için biraz ilerler misiniz?

ilerle
{f} proceeding
ilerle
proceed

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

He has no distinct idea of how to proceed. - Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.

ilerle
got ahead
ilerle
{f} proceeded

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

ilerle
get ahead

Do you want to get ahead in English? - İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

ilerle
march on
ilerle
go ahead

I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now. - İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.

Go ahead and ask Tom. - İlerleyin ve Tom'a sorun.

ilerle
advance

The army slowly advanced across the river. - Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.

Time passed rapidly and the work didn't advance at all. - Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.

ilerle
went ahead
ilerle
gone ahead
ilerleme
scramble
ilerleme
process

The advancement of modern medicine was a long process. - Modern tıbbın ilerlemesi uzun bir süreçti.

ilerleme
gain
ilerleme
proceeding
ilerleme
push

We pushed ahead despite the obstacles. - Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.

ilerleme
ascent
ilerlemek
get a long
ilerlemek
draw
ilerlemek
plough
ilerlemek
approach
ilerlemek
gain ground
ilerlemek
pass
ilerlemek
put
aşama aşama ilerlemek
advance gradually
aşama aşama ilerlemek
gradually advance
ilerle
{f} advanced

The army advanced up the hill. - Ordu tepeye kadar ilerledi.

They advanced to the river. - Nehire doğru ilerlediler.

ilerle
go#ahead
ilerleme
to progress
ilerleme
advance of
ilerlemek
make way
ilerlemek
ın advance
akıntıya karşı ilerlemek
stem the current
aynı tempoda ilerlemek
jog on
aynı tempoda ilerlemek
jog
ağır ilerlemek
plod
dalga dalga ilerlemek
surge
dev adımlarıyla ilerlemek
to make great strides
emin adımlarla ilerlemek
take firm steps forward
engellere rağmen ilerlemek
worry along
güçlükle ilerlemek
plough through
güçlükle ilerlemek
scramble
güçlükle ilerlemek
plow through
güçlükle ilerlemek
plough
ihtiyatla ilerlemek
feel one's way
ilerle
progress

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

The rough terrain checked the progress of the hikers. - Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.

ilerleme
forwardness
ilerleme
(Hukuk) progression, progress, upswing
ilerleme
increase, growth
ilerleme
advance, advancement, improvement, progress, progression, headway, breakthrough, development
ilerleme
rising
ilerleme
uptrend
ilerleme
upswing
ilerleme
going forward, moving ahead, advance
ilerleme
expansion
ilerleme
progress, improvement, advancement
ilerleme
march
ilerleme
improve

There's room for improvement. - İlerleme için yer var.

There's still room for improvement. - İlerleme için hâlâ yer var.

ilerlemek
(deyim) wear on
ilerlemek
boom
ilerlemek
frame
ilerlemek
troop
ilerlemek
goon
ite kaka ilerlemek
to push one's way
sağlam adımlarla ilerlemek
forge ahead
sürünerek ilerlemek
slither
sürünerek ilerlemek
scramble
sıyrılarak ilerlemek
thread one's way
topluca ilerlemek
troop
topluca ilerlemek
press
yavaş ilerlemek
(trafik) to crawl
yavaş ilerlemek
crawl
yol boyunca ilerlemek
roll along
zorla ilerlemek
plough through
zorla ilerlemek
plow through
zorla ilerlemek
wade
çabuk ilerlemek
make rapid progress
çamurda ilerlemek
slush
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) TEFEYYÜZ
terakki etmek
ilerlemek
Daha güçlü, daha etkili duruma gelmek
ilerlemek
Vakit geçmek: "Mevsimin ilerlemiş olmasına karşın hâlâ direnen bir iki gelincik ve papatya..."- O. Rifat
ilerlemek
Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek; yol almak
ilerlemek
Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak: "Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu."- H. E. Adıvar
ilerlemek
Geçmek
ilerlemek
Daha iyi, daha yüksek bir düzeye, aşamaya erişmek, gelişmek, terakki etmek
ilerleme
İlerlemek işi
ilerleme
Daha iyi, daha yetkin, daha değerli, daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişme, terakki
ilerleme
Terfi, terakki: "Hâkim ve savcıların ... meslekte ilerlemeleri ... kanunla düzenlenir."- Anayasa
ilerleme
Terfi, terakki
i̇lerlemek
Favorites