Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
There's a button on the inner side of the door.
- Kapının iç tarafında bir buton var.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
Someone pushed me inside.
- Biri beni içeri itti.
There are two zombies inside my house.
- Evimin içinde iki tane zombi var.
The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor midemi incelemek için X-ışınları kullandı.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi sever.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
We have become an intolerant, inward-looking society.
- Biz hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum olduk.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
There was a danger of civil war.
- Bir iç savaş tehlikesi vardı.
Davis did not want civil war.
- Davis, iç savaş istemiyordu.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
2005 was a bad year for music sector. Because Kylie Minogue caught breast cancer.
- 2005, müzik sektörü için kötü bir yıldı. Çünkü Kylie Minogue meme kanserine yakalandı.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.