Time doesn't pass or go away, time remains inside us.
- Zaman geçmez ya da gitmez, zaman içimizde kalır.
You know me inside and out.
- Benim içimi dışımı biliyorsun.
Eating that stuff will damage your insides.
He made over the interior of his house.
- O, evinin içini yeniletti.
Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
The ministry administers the internal affairs.
- Bakanlık iç işlerini yönetir.
There are two zombies inside my house.
- Evimin içinde iki tane zombi var.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
Truman arrived at the White House within minutes.
- Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Do you have alcohol-free drinks?
- Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
We have become an intolerant, inward-looking society.
- Biz hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum olduk.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
It prevented a civil war.
- Bu bir iç savaş engelledi.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She is embarrassed to breastfeed in public.
- O, halk içinde emzirmeye utanıyor.
I'd like to have a test for breast cancer.
- Göğüs kanseri için bir test yaptırmak istiyorum.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Tabiat, her sayfasında mühim muhteva sunan yegâne kitaptır.
- Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.