içeriye

listen to the pronunciation of içeriye
Turkish - English
within
in, inwards, inside
inwardly
in
indoors
inside

Wondering if that restaurant had plov, I went inside. - Bu lokantada pilav olup olmadığını merak ederek içeriye girdim.

Tom went back inside. - Tom içeriye geri döndü.

(moving) in, inside; indoors; towards the interior; inland
inwards
into

Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car. - Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.

inward

You need to look inward. - İçeriye bakman gerek.

through

Tom came in through the back door. - Tom içeriye arka kapıdan geldi.

Tom got in through the bathroom window. - Tom banyo penceresinden içeriye girdi.

intro-
içeri
in
içeriye akan
influent
içeriye akma
inflow
içeriye akma
influent
içeriye akma
indraft
içeriye akma
indraught
içeriye akış
inflow
içeriye açılmak
open in
içeriye buyur etmek
to show sb in
içeriye buyurun
Come in./Please come in
içeriye büyüme
ingrowth
içeriye davet etmek
ask smb. in
içeriye doğru
inward
içeriye doğru büyüyen
ingrowing
içeriye dönme
introversion
içeriye giren
ingoing
içeriye girmek
get in

We've got to find another way to get in. - İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız.

içeriye girmek
enter
içeriye girmek
walk in
içeriye girmek
step in
içeriye girmek
come in

Please make an appointment to come in and discuss this further. - İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.

içeriye göndermek
send in
içeriye hücum
inrush
içeriye koşmak
run in
içeriye patlamak
implode
içeriye patlatmak
implode
içeriye çekilmiş
indrawn
içeriye çekme
indraft
içeriye çekme
indraught
içeriye çekmek
to retract
içeri
{s} indoor

We are eating breakfast indoors. - Biz içeride kahvaltı ediyoruz.

I prefer to stay indoors. - Ben içeride kalmayı tercih ederim.

birini içeriye götürmek
take someone in
içeri
indoors

We spent all day indoors. - Biz bütün günü içeride geçirdik.

I prefer to stay indoors. - Ben içeride kalmayı tercih ederim.

içeri
clink
içeri
(Bilgisayar) outset
içeri
go inside
İçeri
come inside
birden içeriye girmek
burst inward
içeri
(moving) in, inside, within; indoors; into the interior; inland: Feriha içeri girdi. Feriha went inside. Büyük İskender ordusunu içeri yürütmeye karar verdi. Alexander the Great decided to march his army into the interior
içeri
inside, interior; clink, the cooler, the nick, the can" " kodes; in, inside, to the inside
içeri
within

Within days, Japan captured the American island of Guam. - Birkaç gün içerisinde, Japonya, Amerikan Guam adasını ele geçirdi.

The police were at Tom's door within three minutes after the phone call. - Telefon aramasından sonra üç dakika içerisinde polisler Tom'un kapısındaydılar.

içeri
(a person's) true self, heart, soul
içeri
(Konuşma Dili) jail, prison
içeri
inside, interior, inner part: Evin dışı çirkin, fakat içerisi güzel. The house's exterior is ugly, but its interior is attractive
içeri
inner, interior, inside: içeri daire the inner apartment
Turkish - Turkish

Definition of içeriye in Turkish Turkish dictionary

içeri
Hapishane
içeri
Gönül, yürek
içeri
İç yana, iç yana doğru
içeri
İç yüzeyde, iç bölümde olan
içeri
Belirtilen durumunda, iç, iç yüzey. İç yüzeyde, iç bölümde olan. İç yana, iç yana doğru: "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi."- P. Safa
içeri
Belirtilen durumunda, iç, iç yüzey
içeri
İç yan, iç bölüm
içeri
in