Definition of içeren in Turkish English dictionary
- including
- with the inclusion of
- bearing
- inclusive
- consisting of
- (Bilgisayar) containing
Tom gave Mary an envelope containing three hundred dollars.
- Tom Mary'ye üç yüz dolar içeren bir zarf verdi.
Tom is carrying a bag containing a million dollars.
- Tom bir milyon dolar içeren bir çanta taşıyor.
- (Bilgisayar) contains
No sentence on Tatoeba contains the word anathema.
- Tatoeba'da anathema sözcüğünü içeren hiçbir cümle yoktur.
My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant.
- Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.
- (Bilgisayar) continuing
- contain of
- maden içeren toprak
- dirt
- taahhüt içeren
- promissory
- genelleme içeren söz
- generality
- genelleme içeren söz
- generalization
- ozon içeren atmosfer katmanı
- ozonosphere
- içer
- comprise
- içer
- {f} involved
- içer
- contain
I addressed the envelope containing the invitation.
- Davet içeren zarfın üstüne adres yazdım.
The suitcase contained nothing but dirty clothes.
- Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
- içer
- involve
Japanese sci-fi, as in anime, involves their Buddhistic and Animistic spirituality.
- Animelerde olduğu gibi Japon bilim-kurgusu onların Budist ve Animistik ruhsallığını içerir.
I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe.
- Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim.
- içer
- include
This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
- Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.
This amount includes tax.
- Bu tutar vergi içermektedir.
- içer
- {f} included
The exam included mathematics, physics and chemistry.
- Sınav matematik, fizik ve kimyayı içeriyordu.
The uncut version of the DVD only included one extra scene.
- DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir tane ekstra sahne içeriyordu.
- içer
- comprising
The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523.
- İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.
- alkol içeren
- spirituous
- altın içeren
- auriferous
- alçıtaşı içeren
- gypseous
- barbiturat içeren
- barbituric
- belesan yağı içeren
- balsamic
- bentonit içeren
- (Jeoloji) benthonic
- bentonit içeren
- (Jeoloji) benthonitic
- birçok konuyu içeren anlaşma
- package deal
- bizmut içeren
- bismuthal
- demir tuzları içeren
- chalybeate
- dost ateşi tehlikesi içeren bölge
- (Askeri) friendly weapon danger area
- elyaf içeren
- fibrillose
- fibrin içeren eksüda
- (Tıp) fibrinous exudate
- gereksiz tekrarlar içeren
- repetitious
- gereksiz tekrarlar içeren
- repetitive
- groyne içeren beton blok
- (Çevre) groyne with a concrete block
- iyot içeren
- iodous
- kalem kurşunu içeren
- plumbaginous
- keten içeren
- flaxy
- klorofil içeren
- chlorophyllose
- lipid içeren
- (Tıp) lipidic
- maden tuzu içeren
- saline
- maya içeren
- leavenous
- maymunlar ve insanı içeren memeliler takımı
- primates
- mısır gevreği ve meyve suyu içeren kahvaltı
- continental breakfast
- petrol içeren kayaç
- (Madencilik) petroleum source rock
- pirit içeren
- pyrilic
- rakam içeren sözcükler
- (Bilgisayar) words with numbers
- rodyum içeren
- rhodic
- salis içeren
- salic
- selenyum içeren
- selenious
- silisyum dioksit içeren
- siliciferous
- sitem içeren
- expostulatory
- su içeren
- aqueous
- tohum içeren meyve
- seedcase
- toryum içeren
- thoric
- vâât içeren
- promissory
- yazarın tüm eserlerini içeren dizi
- corpus
- yağ içeren
- sebaceous
- çok eşya içeren paket
- multipack
- çok çeşitli teknik konuları içeren
- polytechnic
- ünlü harfler içeren
- consonantal
- ıngilizce sözcükler içeren fransızca
- Franglais
- şeker içeren
- saccharine
- şeker içeren
- sacchariferous
- şiddet içeren suç raporu
- (Askeri) violent crime report