Dedikoduyu tüm kasabaya yaydı.
- She spread the gossip all over the town.
Şubelerimiz tüm ülke çapında uzanır.
- Our branches extend all over the country.
Standart İngilizce dediğimiz şey sadece bütün dünyada konuşulan birçok lehçeden biridir.
- What we call 'Standard English' is only one of the many dialects spoken all over the world.
Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
- Our trading companies do business all over the world.