husus

listen to the pronunciation of husus
Turkish - English
point

Tom has a valid point. - Tom'un geçerli bir hususu var.

I don't agree with you on this point. - Bu hususta seninle aynı fikirde değilim.

matter

We now request your opinion in the above-referenced matter. - Yukarıda belirtilen hususlarda acil görüşünüzü talep ediyoruz.

I have nothing to do with this matter. - Bu hususla hiçbir ilgim yok.

provision
matter, subject, question; case
matter, subject, question; point, respect, consideration
case
particular point; relation, respect; peculiarity, particularity
particularity
particular
consideration
subject
way
konu, husus
issues, issues
tehlikeli husus
dangerous things
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) İş. Mevzu. Yol. Usul. Keyfiyet. Madde. Şey. Bir şeyin sairlerinden ayrıldığını ve temyizini bildiren cihet ve keyfiyet
Özellik, yön
Konu, madde: "Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar."- E. E. Talu. Özellik, yön
Konu, madde
(Osmanlı Dönemi) VATAR
husus
Favorites