Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.
- We didn't mean to hurt him.
Ben asla onun kalbini kırmak istemedim.
- I never meant to hurt him.
Ona gerçekleri söylemedim çünkü duygularını yaralamaktan korktum.
- I didn't tell him the truth because I was afraid of hurting his feelings.
Tom'un niyeti Mary'nin hislerini incitmek değildi.
- Tom didn't mean to hurt Mary's feelings.
Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
Tom'un canını acıtmak istediğimi mi düşünüyorsunuz?
- Do you think I want to hurt Tom?
Ayakkabım zarar gördü. Acı içindeyim.
- My shoes hurt. I'm in agony.
Sabun gözlerimi acıttı.
- The soap hurt my eyes.
Ağız yaram ağrıyor, bu yüzden gerçekten yemek yiyemiyorum.
- My canker hurts, so I can't really eat.
Başka kimse yaralandı mı?
- Was anybody else hurt?
Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
- Tom would never want to hurt you.
O yaralı! Ambulans çağır!
- He's hurt! Call an ambulance!
Tom yaralı tek kişiydi.
- Tom was the only one hurt.
Tom'a zarar verecek bir şey yaparsan, seni öldürürüm.
- If you ever do anything to hurt Tom, I'll kill you.
Ayakkabım zarar gördü. Acı içindeyim.
- My shoes hurt. I'm in agony.
İncinmekten korkuyorsun, değil mi?
- You're scared of being hurt, aren't you?
İncinmekten korkar mısın?
- Are you afraid of getting hurt?
Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.
- Tom didn't intend to hurt Mary's feelings.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
Tom'un canını acıtmak istediğimi mi düşünüyorsunuz?
- Do you think I want to hurt Tom?
Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
- Tom would never want to hurt you.
Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
Onun duygularını kırmak istemiyorum.
- I don't want to hurt her feelings.
Biz onların kalbini kırmak istemiyorduk.
- We didn't mean to hurt them.
Tom bir trafik kazasında yaralandı.
- Tom was hurt in a traffic accident.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Tom hiç gücenmiş değildi.
- Tom wasn't hurt at all.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
O, düştüğünde kendisini incitti.
- He hurt himself when he fell.
Tom biraz kırgın görünüyor.
- Tom looks a little hurt.
Tom'un duyguları kırgındı.
- Tom's feelings were hurt.
Mary Tom'un davranışını incitici buldu.
- Mary found Tom's attitude hurtful.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Mary Tom'un davranışını incitici buldu.
- Mary found Tom's attitude hurtful.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Well-cultivated soils are often healthy; nor at present has it been proved that the use of manure is hurtful.