İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Merhaba Mimi! Nasılsın?
- Hello Mimi! How are you?
10 kağıt tabak ne kadar?
- How much do ten paper plates cost?
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Kaç tane dolma kalemin var?
- How many pens do you have?
Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to treat his employees properly.
Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü.
- Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.
Bana nereden bildiğini söyle.
- Tell me how you knew.
O onu nereden biliyor?
- How does he know that?
Bunu yapmanı istediğimiz yöntem bu.
- That's how we want you to do it.
Bunu yapma yöntemin bu.
- That's how you do it.
Profesyonellerin bunu yapma tarzı budur.
- That's how the pros do it.
Onu yapma tarzın bu değil.
- That's not how you do it.
Bunu yapma yöntemin bu.
- That's how you do it.
Onu yapma yöntemimiz bu.
- That's how we did it.
Gerçekten nasıl hissettiğini niçin Tom'a söylemiyorsun?
- Why don't you tell Tom how you really feel?
Niçin bana inanmıyorsun?
- How come you don't believe me?
Merhaba Mimi! Nasılsın?
- Hello Mimi! How are you?
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
- How long did they live in England?
Ne sıklıkta yurt dışına gidersin?
- How often do you go abroad?
Ben sadece bu tür şeylerin ne sıklıkta olduğunu merak ediyordum.
- I was just wondering how often this kind of thing happens.
Havaalanına ne kadar uzaklıkta?
- How far is it to the airport?
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
Nereye kadar gitmek zorundayız?
- How far do I have to go?
Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
- How far are you willing to take this?
Kaç tane erkek kardeşin var?
- How many brothers do you have?
Kaç tane dolma kalemin var?
- How many pens do you have?
Kişi başına tur kaç para?
- How much is the tour per person?
Toplamda kaç para harcadın?
- How much money did you spend in total?
Akıllı telefonunuzu hangi sıklıkla kontrol ediyorsunuz?
- How often do you check your smartphone?
Hangi sıklıkla mesajlarını kontrol edersin.
- How often do you check your messages?
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- How about taking a walk?
Merhaba öğretmenim. Naber?
- Hello teacher. How are you doing?
Nasıl olur da gece öyle geç saatte bizi ziyaret edersin?
- How come you call on us so late at night?
Fransızca konuşamadığını nasıl olur da bana hiç söylemedin?
- How come you never told me you couldn't speak French?
Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
- How long did they live in England?
Londra'da ne kadar kalacaksın?
- How long are you going to be in London?
Birbirinizi ne kadar zamandır tanıyorsunuz?
- How long have you known each other?
Ne kadar zamandır Tom'u tanıyorsun?
- How long have you known Tom?
Ne kadar para istiyorsun?
- How much money do you want?
Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
- How much money was saved in preparation for the summer vacation?
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- How about going for a walk?
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- How about taking a walk?
Ya sizin yerinizi nasıl?
- How about your place?
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- How about going for a walk?
Niçin dün gece beni aramadın.
- How come you didn't call me last night?
Niçin Tom öğle yemeği hazırlamıyor?
- How come Tom isn't making lunch?
Nasıl oldu da Tom bitirmedi?
- How come Tom didn't finish?
Nasıl oldu da buradasın?
- How come you are here?
Senin evin parka ne kadar uzakta?
- How far is it from your house to the park?
Boston'a ne kadar uzakta?
- How far is it to Boston?
Köprü ne kadar uzunmuş!
- How long that bridge is!
Golden Gate Bridge ne kadar uzunluktadır?
- How long is the Golden Gate Bridge?
Kaç tane dolma kalemin var?
- How many pens do you have?
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
En büyük erkek evladın kaç yaşında?
- How old is your oldest son?
Bir insan kaç yaşında olursa olsun, öğrenebilir.
- No matter how old one may be, one can learn.
Latince'nin nasıl okunacağını çok az öğrenci bilir.
- Few students know how to read Latin.
Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
- Do you know how to drive a car?
Gitarı ne kadar iyi çalabiliyorsun?
- How well can you play guitar?
Kız ne kadar iyi kayıyor.
- How well that girl skis!
Ben bir doktorum. Peki ya sen?
- I'm a doctor. How about you?
Peki ya sen? Hala arkadaşımla evli misin?
- How about you? Are you still married my friend?
Merhaba, John! Nasılsın?
- Hello, John! How are you?
Merhaba Mimi! Nasılsın?
- Hello Mimi! How are you?
Siz ikiniz nasılsınız?
- How are you two doing?
Ben iyiyim. Ve siz nasılsınız?
- I'm fine. And how are you doing?
Ne kadar halan ve dayın var?
- How many aunts and uncles do you have?
Ne kadar ihtiyacın var?
- How many do you need?
Kaça mal olacağını ona peşinen sorsan iyi olur.
- You had better ask him in advance how much it will cost.
Tom biletin kaça mal olduğunu sordu.
- Tom asked how much the ticket cost.
Yine Hawaii'de olmak ne güzel!
- How nice to be in Hawaii again!
Tom! Seni tekrar görmek ne güzel!
- Tom! How nice to see you again!
Ne iyi ettin de geldin.
- How nice of you to come.
How often do you practice?.
I remember how to solve this puzzle.
There’s this real Al Capone fear that they’re going to get our guys, not on marijuana, but on something else,” Mr. Edson said, referring to how Capone was eventually charged with tax evasion rather than criminal activity.
How else can we get this finished?.
How was your vacation?.
It is an a posteriori argument, evincing the fact, but not the how.
How wonderful it was to receive your invitation.
They shall beat their swords into plowshares and their spears into pruning hooks; One nation shall not raise the sword against another, nor shall they train for war again.
- They will hammer their swords into ploughshares and their spears into sickles. Nation will not lift sword against nation, no longer will they learn how to make war.
How do I open the hood?
- How do I open the bonnet?
Fine, and you? (informal).
How come you didn't leave when you had the chance?.
I don't know how long the Amazon River is.
How long is the flight?.
The city of Melbourne has much more culture than Sydney. ― How so?.
I'm feeling really depressed. ― How so?.