Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
Beş çarpı iki ona eşittir.
- Five times two equals ten.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
O zaman Japonya'da demiryolları yoktu.
- There were no railroads in Japan at that time.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.
- The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
- I had a call from her for the first time in a long time.
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
- I had a good time last evening.
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
- He will be having dinner with her at this time tomorrow.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
- Imagine that you have a time machine.