Tom hakkında söyleyecek berbat bir şeydi.
- That was a horrible thing to say about Tom.
Berbat bir hata yaptım.
- I've made a horrible mistake.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Bu ilacın tadı çok kötü.
- This medicine tastes horrible.
Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
- The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
Kalabalık meydanda korkunç bir şey oldu.
- Something horrible happened in the busy square.
Bu ilacın tadı çok kötü.
- This medicine tastes horrible.
Bu yılki performansları çok berbattı.
- Their performance that year was horrible.
... Now that's a horrible, extreme, grotesque example. ...
... puzzle. It's an ugly jigsaw puzzle, it's horrible, but hey, it works! It describes ...