Ulusal bayramlarda bayrakları havaya kaldırmalıyız.
- We put up the flags on national holidays.
Hamursuz bayramı Mısır'da Tanrı tarafından Yahudilerin kölelikten kurtuluşu anısına kutlanan bir Yahudi bayramıdır.
- Passover is a Jewish holiday that commemorates the liberation of the Jews by God from slavery in Egypt.
Tatilde deniz kenarına giderdik.
- We used to go to the seaside on holiday.
Tatil boyunca orada kamp yaptık.
- We camped there over the holiday.
O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
- She talked her husband into having a holiday in France.
Ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.
- He refused to go on holiday with his parents.
Ne yazık, bu sene tatile çıkamayacaksınız!
- It's too bad that you won't be able to take a holiday this year!
Biz iki haftalık bir tatil yapacağız.
- We'll take a two-week holiday.
Biz harika bir tatil yaptık.
- We had a wonderful holiday.
Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
- Circumstances do not permit me such a holiday.
Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
- I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
I want to take a French course this summer holiday.