Tom seems displeased.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
Tom said Mary wasn't displeased.
- Tom Mary'nin hoşnutsuz olmadığını söyledi.
I think Tom is discontented.
- Tom'un hoşnutsuz olduğunu düşünüyorum.
She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship is in a rut, so she's become discontented.
- Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.
Tom told me you were dissatisfied.
- Tom bana senin hoşnutsuz olduğunu söyledi.
It's a good compromise. It won't leave anyone dissatisfied.
- Bu iyi bir uzlaşma.Hiç kimseyi hoşnutsuz bırakmaz.
Tom was a little disgruntled.
- Tom biraz hoşnutsuzdu.
Tom looks disgruntled.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
- Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
I'm writing in order to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.