Definition of hizmet in Turkish English dictionary
- service
In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector.
- Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- employment
- waiting
We're waiting to be served.
- Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
We were waiting on him for ten minutes.
- On dakikadır ona hizmet ediyorduk.
- post
Is there postal service on Sunday?
- Pazar günü posta hizmeti var mı?
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
- (Ticaret) services
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
- (Kanun) servitude
- servicing
- labor-intensive
- yoke
- (Kanun) employment contract
- station
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
- labour-intensive
- attendance
- ministry
- function
- labor intensive
- service, employ; duty, function; care, attention
- duty
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- care, maintenance
- ministration
- labor
- labour [Brit.]
- attention
- line
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
- serve
My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
- Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- at service
- laborintensive
- {i} Labour
- appointment
- office
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
- mission
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.
- hizmet etmek
- serve
He did not want to serve another term.
- Bir dönem daha hizmet etmek istemiyordu.
Does a government have to serve ideologies, or rather, the interests of the people?
- Bir hükümet ideolojiler mi sunmak zorunda? Daha doğrusu insanların çıkarlarına mı hizmet etmek zorunda?
- hizmet vermek
- serve
The recipe serves six people.
- Yemek tarifi altı kişiye hizmet vermektedir.
This serves to show how honest she is.
- Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- hizmet karşılığı kazanılan şey
- reward
- hizmet etmek
- wait
- hizmet karşılığı ödeme
- remuneration
- hizmet prog
- (Bilgisayar) utility
- hizmet etmek
- attend
- hizmet adı
- (Bilgisayar) service name
- hizmet akdi
- (Kanun) contract of service
- hizmet akdi
- (Kanun) labour contract
- hizmet akdi
- (Kanun) employment contract
- hizmet akdi
- (Kanun) service agreement
- hizmet akdi
- contract of employment
- hizmet alımı
- (Ticaret) service procurement
- hizmet aracı
- (Askeri) service vehicle
- hizmet ağı
- (Ticaret) service network
- hizmet bedeli
- (Bilgisayar) service charge
- hizmet binası
- service building
- hizmet birimi
- (Bilgisayar) server
- hizmet biti
- (Bilgisayar) overhead bit
- hizmet bölüğü
- (Askeri) service company
- hizmet durumu
- (Bilgisayar) service status
- hizmet düzeyi
- (Bilgisayar) service level
- hizmet dışı
- out of use
- hizmet dışı
- unserviceable
- hizmet eden
- serving
The waitress serving us at the diner was exhausted and stressed.
- Bize lokantada hizmet eden garson bitkin ve stresli idi.
- hizmet ederek
- serving
- hizmet ekle
- (Bilgisayar) add services
- hizmet etme
- attendance
- hizmet etme
- serving
- hizmet etmek
- service
- hizmet grubu
- (Askeri,Bilgisayar) service group
- hizmet görmek
- work
- hizmet hattı
- service line
- hizmet isteği
- (Bilgisayar) service request
- hizmet içi
- (Ticaret) in-service
- hizmet işleri
- (Bilgisayar) overhead operation
- hizmet işleri
- (Bilgisayar) housekeeping operation
- hizmet rozeti
- (Askeri) service clasp
- hizmet stoku
- (Askeri) service stock
- hizmet sunan
- supplier
- hizmet sunmak
- serve
- hizmet sunucu
- service provider
- hizmet süresi
- (Askeri) life span
- hizmet süresi
- period of service
- hizmet süresi
- (Askeri) in service life
- hizmet sınıfı
- (Askeri) class of service
- hizmet sınıfı
- service class
- hizmet tarihi
- (Bilgisayar) service date
- hizmet tarihi
- (Bilgisayar) date of service
- hizmet tavanı
- (Meteoroloji) service ceiling
- hizmet tipi
- (Askeri) service type
- hizmet türü
- (Bilgisayar) service type
- hizmet uzmanı
- (Askeri) service specialist
- hizmet ver
- service
- hizmet veren
- panderer
- hizmet vermek
- give service
- hizmet zamanı
- (Bilgisayar) attended time
- hizmet ödülü
- service award
- hizmet ömrü
- (Askeri,Ticaret) service life
- hizmet öncesi
- pre-service
- hizmet şeridi
- (Askeri) service ribbon
- hizmet şeridi
- (Askeri) service bar
- hizmet içi eğitim sertifikası
- In-service training certificate
- hizmet sağlamak
- Provide service
- Hizmet Harekatları Temsilciler Grubu
- (Askeri) Service Operations Deputies
- hizmet adresi
- (Bilgisayar) service address
- hizmet akdi
- labor contract
- hizmet alanı
- catchment
- hizmet alanı
- service area
- hizmet alanında yapılan ticaret
- (Hukuk) trade in services
- hizmet almak
- get service
- hizmet bakımı
- (Askeri) operational maintenance
- hizmet birliği
- mil . service unit
- hizmet boyutu
- (Bilgisayar) service size
- hizmet bölüğü
- mil . service company
- hizmet dışı
- out of order
The machine is out of order.
- Makine hizmet dışıdır.
The elevator's out of order, so we'll have to take the stairs. At least it's only two floors!
- Asansör hizmet dışı, bu yüzden merdivenle çıkmamız gerekecek. En azından sadece iki kat var!
- hizmet dışı
- out of commission
- hizmet dışı
- out of service
This train is out of service and everyone must detrain now.
- Bu tren hizmet dışı ve şimdi herkes inmeli.
Tatoeba was out of service.
- Tateba hizmet dışıydı.
- hizmet dışı analog test
- (Askeri) out-of-service analog test
- hizmet dışı bırakmak
- demobilize
- hizmet dışı bırakmak
- disable
- hizmet dışı kalmış
- disabled
- hizmet eden
- subservient
- hizmet eri/neferi
- mil . orderly
- hizmet etme
- subservience
- hizmet etmek
- wait on
- hizmet etmek
- to serve, to attend
- hizmet etmek
- wait upon
- hizmet etmek
- administer
- hizmet etmek
- to serve
He did not want to serve another term.
- Bir dönem daha hizmet etmek istemiyordu.
Sometimes we have to serve our husbands like slaves.
- Bazen köle gibi erkeğimize hizmet etmek zorundayız.
- hizmet etmek
- render service to
- hizmet etmek
- tend
- hizmet etmek
- subserve
- hizmet filosu
- (Askeri) service squadron
- hizmet görmek
- 1. to work. 2. to work as a civil servant. 3. to be served by (someone)
- hizmet götürmek
- bring service to
- hizmet götürmek
- take services
- hizmet hareketleri
- mil . service operations
- hizmet hesabı
- service account
- hizmet içi
- in service
- hizmet içi eğitim
- inservice training
- hizmet içi eğitim
- in service training
- hizmet kabulü
- service acceptance
- hizmet karşılığı ödenen ücret
- honorarium
- hizmet kaydı bilgi yönetim sistemi
- (Askeri) registrant information management system
- hizmet kepi
- (Askeri) overseas cap
- hizmet kepi
- (Askeri) field cap
- hizmet kurumu
- service society
- hizmet kusuru
- service failure
- hizmet kusuru
- service defect
- hizmet madalyası
- mil . service medal
- hizmet mayını
- (Askeri) service mine
- hizmet mesajı haberleşme göstergesi
- (Askeri) service message routing indicator
- hizmet olayı
- (Bilgisayar) service event
- hizmet ortamı
- (Askeri) service environment
- hizmet personeli
- (Hukuk) members of the service staff, personnel of service
- hizmet programı
- service program
- hizmet raporu
- (Bilgisayar) services report
- hizmet saati
- (Bilgisayar) time of service
- hizmet sayısı
- (Bilgisayar) service count
- hizmet sağlama özgürlüğü
- (Hukuk) freedom to provide services
- hizmet sağlayıcı ortamı; muharebe destek teçhizatı
- (Askeri) client server environment; combat support equipment
- hizmet sektörü
- service industry
- hizmet sorunu
- (Bilgisayar) service problem
- hizmet sözleşmesi
- (Hukuk) contracts of service
- hizmet süresi
- tenure of office
- hizmet talebi
- (Askeri) request for service
- hizmet unsuru
- (Askeri) service element
- hizmet url'si
- (Bilgisayar) service url
- hizmet vagonu
- work train
- hizmet vermek
- to serve
- hizmet vermek
- hop
- hizmet vermek
- render service to
- hizmet vermek
- service
- hizmet yeri
- attendants compartment
- hizmet yordamı
- service routine
- hizmet yürütmek
- run service
- hizmet yürütmek
- operate service
- hizmet zamanı
- attended time, uptime
- hizmet zammı
- (Askeri) longevity pay
- hizmet zammı
- (Askeri) length of service increase
- hizmet şeridi
- mil . service stripe
- bir başkasıyla aynı amaca hizmet eden kişi
- (Hukuk) counterpart
- genel hizmet
- (Bilgisayar) generic service
- halka hizmet
- public service
- hizmet bedeli
- (Ticaret) remuneration
- hizmet bedeli
- (Turizm) handling fee
- hizmet etmek
- (Kanun) contribute
- hizmet sunmak
- provide service
- hizmet sunmak
- offer service
- hizmet süresi
- service time
- hizmet süresi
- (Ticaret) useful life
- hizmet vermek
- perform a service
- hizmet vermek
- provide service
- hizmet vermek
- offer service
- internet hizmet sağlayıcı
- (Bilgisayar) internet service provider
- kaliteli hizmet sunmak
- give quality service
- mecburi hizmet
- conscription
- profesyonel hizmet
- (Turizm) professional service
- sosyal hizmet
- welfare service
- sıhhiye hizmet brövesi
- (Askeri) medical badge
- taşraya yönelik hizmet
- (Ticaret) field service
- toplumsal hizmet
- social service
- verilen hizmet
- service provided
- yedekleme hizmet programı
- (Bilgisayar) backup utility
- yerel hizmet
- (Bilgisayar) local service
- hizmet bürosu
- service bureau
- hizmet dışı
- out of function
- hizmet et
- {f} serve
We must always try to serve others.
- Her zaman başkalarına hizmet etmeye çalışmalıyız.
Tom served two terms in Congress.
- Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
- hizmet et
- {f} serving
In the recent years, the reputation of serving as a soldier has steadily been lowered.
- Son yıllarda, bir asker olarak hizmet etmenin itibarı sürekli düşürüldü.
We are looking forward to serving you again.
- Size tekrar hizmet etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- hizmet etmek
- attend on
- hizmet ver
- pander
- amacına hizmet etmek
- serve a purpose of
- hizmet almak
- pick-up service
- hizmet etmek
- do a service
- hizmet süresi
- term of services
- hizmetler
- services
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
- müşteri hizmet servisi
- customer service
- piyasaya sunulan mal ya da hizmet
- to market goods or services offered
- Birleşik Devletler Kodu; enrevsel hizmet sözleşmesi
- (Askeri) United States Code; universal service contract
- Deniz seferi birliği (meu) hizmet destek grubu
- (Askeri) Marine expeditionary unit (MEU) service support group
- Hangi akla hizmet ediyor
- Why on earth is he/she doing such a silly thing?
- Müşterek Birlik Değerli Hizmet Ödülü
- (Askeri) Joint Meritorious Unit Award
- Müşterek karargah Bakanı memorandumu; Hizmet yöneticisi; karargah memorandumu; s
- (Askeri) Secretary, Joint Staff, memorandum; Service manager; staff memorandum; system manager
- Müşterekterek Karargah Bilgi Hizmet Merkezi
- (Askeri) Joint Staff Information Service Center
- acil durum hizmet takımı; acil durum destek takımı (FEMA); yol destek takımı
- (Askeri) emergency service team; emergency support team (FEMA); en route support team
- acil hizmet çağrısı
- emergency services call
- ana hizmet bölümleri
- (Hukuk) principal service unit