I felt an uncomfortable tightness in my chest.
- Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
I felt the house shake a little. Didn't you?
- Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.