hikâyeler

listen to the pronunciation of hikâyeler
Turkish - English
legendry
{i} tales, legends
hikaye
story

The story appears to be true. - Hikâye doğru görünüyor.

His story may not be true. - Hikâyesi doğru olmayabilir.

hikâye
story

The story seems true. - Hikâye doğru görünüyor.

His story may not be true. - Hikâyesi doğru olmayabilir.

hikâyeler, masallar
stories, tales
hikâye
tale

Steve told me the tale of his travels. - Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.

And so, a tale of pain and revenge begins. - Ve böylece, ağrı ve intikam hikayesi başlar.

hikâye
narrative
hikâye
lit. short story
hikâye
{i} version

Dan's version of the story didn't match the evidence. - Dan'ın hikaye versiyonu kanıtla eşleşmedi.

Please tell me your version of what happened. - Lütfen bana ne olduğuyla ilgili senin hikayeni anlat.

hikâye
{i} history

I have a history of liver trouble. - Karaciğer sorunu ile ilgili bir hikayem var.

It is a true history. - Bu gerçek bir hikaye.

hikaye
account

Sami's story fit Layla's account. - Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.

hikaye
(Ticaret) state of affairs
hikaye
fabulation
hikaye
baloney
hikaye
short story

Tom is reading a short story. - Tom kısa bir hikaye okuyor.

I have been busy writing a short story. - Kısa bir hikaye yazmakla meşgulüm.

hikaye
geste
hikaye
boloney
hikaye
affaire
hikaye
claptrap
hikaye
fiction

Is that story fact or fiction? - Şu hikâye gerçek mi yoksa kurgu mu?

The story of the lost prince was a fiction. - Kayıp prensin hikayesi bir kurgu idi.

hikaye
narrate
hikaye
fish story
hikaye
fable
hikâye
claptrap
hikâye
boloney
avustralya kişisel hikayeler
australian personal narratives
hayali hikâyeler yazan kimse
fabulist
hikâye
narration
hikâye
anecdote

My grandfather tells hundreds of anecdotes. - Büyük babam yüzlerce kısa hikaye anlatır.

hikâye
yarn
hikâye
(Konuşma Dili) situation, state of affairs
hikâye
rede
hikâye
story, tale, narrative, narration
hikâye
tall story, whopper
hikâye
story, tale, narrative; short story" " öykü; yarn, fable, story, claptrap, boloney, baloney
hikâye
recital
hikâye
affaire
polisiye hikayeler
detective and mystery stories
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) HİKAYAT
Hikâye
öykü
HİKÂYE
(Osmanlı Dönemi) (Hikâyet) Bir hâdiseyi anlatmak. Anlatma
HİKÂYE
(Osmanlı Dönemi) Olmuş bir hâdise
hikaye
Bir olayın sözlü veya yazılı olarak anlatılması: "İşte en geniş bir programla başlamış kırk senenin hikâyesi."- R. N. Güntekin
hikaye
Bir olayın sözlü veya yazılı olarak anlatılması
hikaye
Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düz yazı türü, öykü
hikaye
Aslı olmayan söz, olay
hikâyeler
Favorites