Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
- The firm is known for its high-quality products.
Yüksek bir dağın zirvesinde hava çok incedir.
- The air is very thin at the top of a high mountain.
Hisse senetleri yeni bir zirve yaptı.
- Stocks hit a new high.
Kar, ülkenin yüksek yerlerinde ulaşımı engelledi.
- Snow prevented the transport in high places of the country.
Hala yüksek yerlerde arkadaşlarım var.
- I still have friends in high places.
Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.
- High fever is a prominent symptom of this disease.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Stok geçen temmuz ayında yüksek noktaya ulaştı.
- The stock reached its high point last July.
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Japon lise öğrencileri yılda 35 hafta okula gider.
- Japanese high school students go to school 35 weeks a year.
Tom haberi duyduktan sonra yüksekten uçuyordu.
- Tom was flying high after he heard the news.
Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
- Many high-level officials attended the meeting.
Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
- His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Siparişinize en büyük önceliği verdik.
- We have given your order highest priority.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.
- High tariffs have become a barrier to international trade.
ABD işsizlik oranı 2009 yılında rekor kırdı.
- The US unemployment rate hit a record high in 2009.
Yüksek atlamada dünya rekoru kırdı.
- She set the world record for the high jump.
Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
- The price of this car is very high.
Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
- It's high time you had a haircut.
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Ne kadar yükseğe gidersek hava o kadar incelir.
- The higher we go up, thinner the air becomes.
Daha yukarıya giderken hava incelir.
- As you go up higher, the air becomes thinner.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretirim.
- I teach French at the high school up the street.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... highs of one question what are some ways that we can become more involved with ...