Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Hisse senetleri yeni bir zirve yaptı.
- Stocks hit a new high.
Guadalupe Zirvesi ne kadar yüksek?
- How high is Guadalupe Peak ?
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Tom'un kesinlikle yüksek yerlerde çok sayıda arkadaşları var.
- Tom certainly has a lot of friends in high places.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.
- High fever is a prominent symptom of this disease.
Everest Dağı'nın zirvesi dünyadaki en yüksek noktadır.
- Mount Everest's summit is the highest spot in the world.
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Ben liseden beri seni görmedim.
- I haven't seen you since high school.
Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.
- I can not hear that song without thinking of my high school days.
Tom haberi duyduktan sonra yüksekten uçuyordu.
- Tom was flying high after he heard the news.
Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
- Could you dial for me? The telephone is too high.
Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
- His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
Siparişinize en büyük önceliği verdik.
- We have given your order highest priority.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Tuna'nın su seviyesi rekor yüksekliğe ulaştı.
- The Danube's water level has reached a record high.
Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
- It's high time you had a haircut.
Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
- The kangaroo jumps very high.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Bu iş yüksek derecede yetenek gerektiriyor.
- This work calls for a high degree of skill.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Daha yukarıya giderken hava incelir.
- As you go up higher, the air becomes thinner.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Ne kadar yukarıya gidersek hava o kadar soğuk olur.
- The higher we go up, the cooler the air becomes.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... highs of one question what are some ways that we can become more involved with ...