Tom son derece yetenekli bir adamdır.
- Tom is a highly gifted man.
Bu misyon oldukça gizli ve son derece tehlikeli.
- This mission is highly secret and extremely dangerous.
Sanırım o büyük ölçüde mümkün değil.
- I think that's highly unlikely.
Ben bir hayli etkilendim.
- I'm highly impressed.
Onu bir hayli düşündüğünü biliyorum.
- I know you think highly of her.
O sadece bir bilim adamı olarak değil aynı zamanda bir şair olarak da çok iyi tanınmış.
- She is highly reputed not only as a scholar but also as a poet.
Onun yeni romanı hayli övüldü.
- Her new novel has been highly praised.
Ben bir hayli etkilendim.
- I'm highly impressed.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
Onu oldukça çok düşünüyorum.
- I think highly of him.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Fiyatlar yeni bir zirveye ulaştı.
- Prices have reached a new high.
Guadalupe Zirvesi ne kadar yüksek?
- How high is Guadalupe Peak ?
Hala yüksek yerlerde arkadaşlarım var.
- I still have friends in high places.
Kar, ülkenin yüksek yerlerinde ulaşımı engelledi.
- Snow prevented the transport in high places of the country.
Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.
- High fever is a prominent symptom of this disease.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Ben liseden beri seni görmedim.
- I haven't seen you since high school.
Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
- Could you dial for me? The telephone is too high.
Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
Siparişinize en büyük önceliği verdik.
- We have given your order highest priority.
Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
- His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.
- High tariffs have become a barrier to international trade.
Yüksek atlamada dünya rekoru kırdı.
- She set the world record for the high jump.
Fransız işsizliği bir rekor yükseklikte.
- French unemployment is at a record high.
Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
- The price of this car is very high.
Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
- Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Yüksek dağın tepesinde hava incedir.
- The air is thin at the top of a high mountain.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
parents scored less highly on the tests.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
He is in a highly visible job.
He spoke highly of you.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... actually not very highly ranked. ...
... highly individual learning, all of this happening now and ...