Definition of hi̇kâye in Turkish English dictionary
- hikâye
- story
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
The story seems true.
- Hikâye doğru görünüyor.
- hikaye
- story
Who told you the story?
- Sana hikayeyi kim anlattı?
The story appears to be true.
- Hikâye doğru görünüyor.
- hikâye
- tale
Don't expect me to believe such a tall tale.
- Böylesine uzun bir hikayeye inanmamı bekleme.
And so, a tale of pain and revenge begins.
- Ve böylece, ağrı ve intikam hikayesi başlar.
- hikâye
- narrative
- hikâye
- lit. short story
- hikaye
- account
Sami's story fit Layla's account.
- Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
- hikaye
- (Ticaret) state of affairs
- hikaye
- fabulation
- hikaye
- baloney
- hikaye
- short story
He tried writing a short story.
- Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı.
I have been busy writing a short story.
- Kısa bir hikaye yazmakla meşgulüm.
- hikaye
- geste
- hikaye
- boloney
- hikaye
- affaire
- hikaye
- claptrap
- hikaye
- fiction
Is that story fact or fiction?
- Şu hikâye gerçek mi yoksa kurgu mu?
The story of the lost prince was a fiction.
- Kayıp prensin hikayesi bir kurgu idi.
- hikaye
- narrate
- hikaye
- fish story
- hikaye
- fable
- hikâye
- narration
- hikâye
- history
Can you tell me your past medical history?
- Bana geçmiş tıbbi hikayeni anlatır mısın?
It is a true history.
- Bu gerçek bir hikaye.
- hikâye
- anecdote
My grandfather tells hundreds of anecdotes.
- Büyük babam yüzlerce kısa hikaye anlatır.
- hikâye
- yarn
- hikâye
- (Konuşma Dili) situation, state of affairs
- hikâye
- rede
- hikâye
- story, tale, narrative, narration
- hikâye
- version
Please tell me your version of what happened.
- Lütfen bana ne olduğuyla ilgili senin hikayeni anlat.
Dan's version of the story didn't match the evidence.
- Dan'ın hikaye versiyonu kanıtla eşleşmedi.
- hikâye
- tall story, whopper
- hikâye
- story, tale, narrative; short story" " öykü; yarn, fable, story, claptrap, boloney, baloney
- hikâye
- recital
- hikaye anlatan kimse
- storyteller
- hikaye anlatma
- story-telling
- hikaye anlatıcı
- story-teller
- hikaye anlatıcılığı
- storytelling
- hikaye anlatıcısı
- storyteller
- hikaye anlatımı
- story telling
- hikaye etmek
- recount
- hikaye etmek
- relate
- hikaye etmek
- narrate
- hikaye kitabı
- (Bilgisayar) story book
- hikaye uydurup anlatmak
- spin a yarn
- hikaye bileşik zamanı
- (Dilbilim) pluperfect tense
- hikaye kitaplarını nerede bulabilirim
- Where can I find a collection of stories
- hikaye söyleşi analizi
- narrative discourse analysis
- hikaye şekline sokmak
- fictionalize
- hikâye anlatma
- narrative
- hikâye anlatmak
- yarn
- hikâye anlatmak
- a) to tell a story b) to spin a yarn
- hikâye anlatmak
- relate an anecdote
- hikâye anlatmak
- spin a yarn
- hikâye anlatmak
- tell a story
- hikâye birleşik zamanı
- imperfect
- hikâye birleşik zamanı
- any compound tense formed by adding a past tense suffix to a verb already containing a tense ending (e.g. gelirdim, geliyordum, gelmiştim, gelecektim)
- hikâye edilmiş
- storied
- hikâye etmek
- to relate
- hikâye etmek
- to tell, relate, recount
- hikâye içinde hikâye
- frame tale
- hikâye kitabı
- storybook
- hikâye tarzında
- narrative
- heyecanlı hikâye
- thriller
- hikayeler
- legendry
- klinik hikaye
- (Tıp) clinical history
- mesaj (hikaye)
- purpose
- roman ve hikaye edebiyatı
- fiction
- hikâye
- claptrap
- hikâye
- boloney
- n {no'velı} e öykü, hikâye
- n (e) no'velı story, story
- abartılı hikâye
- tall story
- acıklı hikâye
- tearjerker
- aynı hikâye
- the same old story
- açık saçık hikâye
- nasty story
- dertli uzun hikâye
- an Iliad of woes
- epik hikaye
- epic tale
- eski hikâye
- old wives' tale
- eski hikâye
- old story
Mary complained about her husband again - the same old story.
- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
- eski hikâye
- old hash
- heyecanlı hikâye
- shocker
- hikâye
- affaire
- kısa hikâye
- novella
- kısa hikâye
- anecdote
- kısa hikâye
- sketch
- kısa hikâye
- short story
Paul was reading a short story last night.
- Paul dün gece bir kısa hikaye okuyordu.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- manzum hikâye
- epos
- polisiye hikâye
- detective story
- resimli komik hikaye
- comic strip
- uydurma hikâye
- make up
- uzun hikâye
- long story
- uzun hikâye matter which requires
- a long explanation, involved affair
- uzun ve sonu nükteli hikâye
- shaggy dog story
- vurdulu kırdılı hikâye
- blood and thunder story