heyecanlanma

listen to the pronunciation of heyecanlanma
Turkish - English
excitability
twittering
heyecanlanmak
get excited
heyecan
thrill

If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory. - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.

We had a thrilling time at the theme park. - Biz tema parkında heyecan verici bir zaman geçirdik.

heyecan
{i} excitement

Don't you want a little excitement? - Birazcık heyecan istemez misin?

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

heyecanlanmak
be excited
heyecan
sensation

The movie created a great sensation. - Film büyük bir heyecan yarattı.

The hair style of the Beatles created a sensation. - Beatles'ın saç stili heyecan yarattı.

heyecan
excitement, thrill, flutter, fluster, the jitters, kick; enthusiasm, emotion
heyecan
{i} fever

You're still feverish. - Sen hâlâ heyecanlısın.

heyecan
{i} emotion

She didn't display any type of emotion. - O herhangi tipte heyecan göstermedi.

Tom listened to what Mary had to say without showing any emotion. - Tom Mary'nin söylemek zorunda olduğu şeyi herhangi bir heyecan göstermeden dinledi.

heyecan
{i} spice
heyecanlanmak
{f} thrill
heyecan
affect
heyecan
{i} stir

The news is creating a stir. - Haber heyecan yaratıyor.

The news caused a huge stir. - Haber büyük bir heyecan yarattı.

heyecanlanmak
{f} stir
heyecan
taking
heyecan
trepidation
heyecan
jitter
heyecan
agitate

I feel tense and agitated when I have too much work to do. - Yapacak çok işim olduğu zaman gergin ve heyecanlı hissediyorum.

Tom was in a very agitated state. - Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.

heyecan
ery
heyecan
enthusiasim
heyecan
whirl
heyecan
turn

She turned on her lover. - O, aşkını heyecanlandırdı.

He turns me on when he wears those clothes. - O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.

heyecan
ardour
heyecan
storm
heyecan
flutter
heyecan
buck fever
heyecan
perturbation
heyecan
scene

That's a heartwarming scene. - Bu heyecanlandırıcı bir sahne.

heyecan
flurry
heyecan
tumult
heyecan
spirit
heyecan
jitters
heyecan
ferment
heyecan
feeling
heyecan
tizzy
heyecan
stew
heyecanlanmak
get carried away
heyecanlanmak
ferment
Heyecanlanmak
flash up
heyecan
vibe
heyecan
excited to
heyecan
thrill to

It's always a thrill to play with you. - Seninle oynamak her zaman bir heyecan.

heyecanlanmak
Get excited, be excited, thrill, be hyped up, flush, fluster, hot up, stir, take on, work oneself up
heyecanlanmak
over excited
heyecan
ardour [Brit.]
heyecan
animation
heyecan
flush
heyecan
fermentation
heyecan
agitation
heyecan
flap
heyecan
ardor
heyecan
commotion
heyecan
fire
heyecan
excitement; ardor; agitation; emotion
heyecan
enthusiasm

The children played in the mud with enthusiasm. - Çocuklar heyecanla çamurda oynadılar.

I don't share your enthusiasm. - Ben de senin heyecanını paylaşmıyorum.

heyecan
exaltation
heyecan
dither
heyecan
bang
heyecan
drama

It was a dramatic moment. - Heyecan verici bir andı.

heyecan
suspense (pleasant excitement as to the outcome of a situation)
heyecan
the shivers
heyecan
tension
heyecan
{i} kick

He killed the old lady just for kicks. - Sadece heyecan olsun diye yaşlı bayanı öldürdü.

Did you do it just for kicks? - Sadece heyecan olsun diye mi bunu yaptın?

heyecan
{i} rhapsody
heyecan
{i} vibes
heyecan
fluster
heyecan
{i} yeast
heyecan
swivet
heyecan
splash
heyecan
{i} twitter
heyecan
state

Tom was in a very agitated state. - Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.

heyecan
{i} ruffle
heyecan
{i} furore
heyecan
{i} wallop
heyecan
frisson
heyecan
{i} furor
heyecan
{i} vibration
heyecan
{i} pucker
heyecan
{i} warmth
heyecan
{i} springtide
heyecan
{i} glow
heyecan
razzle dazzle
heyecan
{i} tingle
heyecan
{i} shiver
heyecanlanmak
hot up
heyecanlanmak
to get excited; to get agitated
heyecanlanmak
to get excited, to get carried away
heyecanlanmak
take on
heyecanlanmak
work oneself up
heyecanlanmak
flush
heyecanlanmak
fluster
heyecanlanmak
be hyped up
heyecanlanmak
loose countenance
heyecanlanmak
flurry
heyecanlanmak
(Fiili Deyim ) get het up
Turkish - Turkish
Heyecanlanmak işi
HEYECAN
(Osmanlı Dönemi) Coşkunluk. Coşmak
HEYECAN
(Osmanlı Dönemi) Birden bire şiddetle hislenme. Ürperme
heyecan
Coşku
heyecan
Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi gibi sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu
heyecanlanmak
Herhangi bir sebeple güçlü, geçici bir duygulanımdan etkilenmek
heyecanlanmak
Herhangi bir sebeple güçlü, geçici bir duygulanımdan etkilenmek: "Cümleleri parlaktı, jestlerle konuşuyordu, heyecanlandırıyor ve heyecanlanmış görünüyordu."- T. Buğra
heyecanlanma
Favorites