hesabıyla

listen to the pronunciation of hesabıyla
Turkish - English
due to
caused by; resulting from

Rising unemployment due to the economic downturn is spreading.

(usually followed by `to') able to be assigned or credited to; "punctuation errors ascribable to careless proofreading"; "the cancellation of the concert was due to the rain"; "the oversight was not imputable to him"; "decide to which of these motives such extraordinary scenes are referable"- Charles Dickens
because of, on account of, as a result of, in consequence of; caused by
Due to has been widely used for many years as a compound preposition like owing to, but some critics have insisted that due should be used only as an adjective. According to this view, it is incorrect to say The concert was canceled due to the rain, but acceptable to say The cancellation of the concert was due to the rain, where due continues to function as an adjective modifying cancellation. This seems a fine point, however, and since due to is widely used and understood, there seems little reason to avoid using it as a preposition. because of something
hesap
account

I'd like to open an account. - Bir hesap açmak istiyorum.

Here's my account number. - İşte benim hesap numaram.

hesap
calculation

I've been doing some calculations. - Bazı hesaplamalar yapmaktayım.

I've been doing some calculations. - Bazı hesaplamalar yapıyorum.

hesap
{i} estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

hesap
score
hesap
count

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

hesap
bill

He was not satisfied with the final bill. - Son hesaptan memnun değildi.

The bill added up to three thousand dollars. - Hesap üç bin dolar tuttu.

hesap
computation
hesap
bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.)
hesap
sum
hesap
statement

Statements will be mailed every quarter. - Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.

hesap
sums
hesap
debt
hesap
accounts

I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts. - 2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.

The accounts have been audited. - Hesaplar denetlenmektedir.

hesap
check

Waiter, the check, please. - Garson, hesap lütfen.

We'd like separate checks. - Biz ayrı hesaplar istiyoruz.

hesap
(Ticaret) facility
hesap
(Bilgisayar) calc

A computer can calculate very rapidly. - Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.

The calculator on the table is mine. - Masanın üstündeki hesap makinesi benim.

hesap
recital
hesap
(Ticaret) balance

I'd like to find out my bank balance. - Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.

What's my bank balance this month? - Bu ay benim hesap bakiyem nedir?

hesap
tally
hesap
cipher
hesap
calculate

A computer can calculate very rapidly. - Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

hesap
calculus
hesap
tab

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

hesap
accountable to
foot hesabıyla ölçü
footage
hesap
calculation, computation
hesap
arithmetic
hesap
(Hukuk) account, bill
hesap
settling
hesap
plan, expectation
hesap
calculating

Primitive calculating machines existed long before computers were developed. - İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.

Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted. - Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.

hesap
account, financial record
hesap
reckoning
hesap
calculation, calculus, computation; account; bill, check; estimate; arithmetic
hesap
counting

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

hesap
account, money owed or on deposit
mertebe hesabıyla
order of magnitude
tane hesabıyla
by tale
Turkish - Turkish

Definition of hesabıyla in Turkish Turkish dictionary

hesap
Oranlama, tahmin: "Evdeki hesap çarşıya uymaz."- Atasözü
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
hesap
"Tutum", "durum" veya "anlayış" anlamına gelir
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu: "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver."- S. F. Abasıyanık. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Matematiksel işlem
hesap
Tutum, durum, anlayış
hesap
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Oranlama, tahmin
hesap
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
hesap
Aritmetik
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü: "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?."- F. R. Atay
hesabıyla
Favorites