I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
You can call me any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve!
- Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!
Tom was stealing money for the last two years, and Mary knew it all the time.
- Tom son iki yıldır para çalıyordu ve Mary bunu her zaman biliyordu.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
A good book is the best friend, now and forever.
- İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
This works every time.
- Bu her zaman işe yarar.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
Pay attention to your surroundings at all times.
- Her zaman çevrenize dikkat edin.