To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
I always get up at six.
- Her zaman altıda kalkarım.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
You can call me any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
The New York Times reviews her gallery all the time.
- The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve!
- Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
A good book is the best friend, now and forever.
- İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
I will be glad to help you anytime.
- Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.
Pay attention to your surroundings at all times.
- Her zaman çevrenize dikkat edin.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.