Definition of hepsi in Turkish English dictionary
- anything
- the whole shooting match
- (Latin) omnium
- to a man
- aggregate
- root and branch
- the whole shoot
- all
All of it was delicious!
- Onların hepsi lezzetliydi!
All those who take up the sword shall perish by the sword.
- Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- all of them
- all, all of it, all of them; in all
- entire
Tom woke up in the middle of the night and ate an entire bag of chips.
- Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi.
- total
- the lot
- all of it
- all of
- in all
There were ten eggs in all.
- Hepsi on yumurta vardı.
They are five in all.
- Onlar hepsi beş kişiler.
- the whole shebang
- all (of them, it, etc.): Çocukların hepsi geldi. All of the children came. Hepsi geldi. All of them came. Çorbanın hepsini içti. She ate all the soup. Hepsini içti. She ate it all
- lot
All but three of the cars in the parking lot were white.
- Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- one and all
- whatsoever
- the whole lot
- all and sundry
- hep
- always
He was always drinking in those days.
- O, o günlerde hep içki içiyordu.
Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
- hep
- all the time
I do it all the time.
- Ben bunu hep yaparım.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- hepsi bu kadar teşekkürler
- that's all
- hepsi içinde
- (Ticaret) all-inclusive
- hepsi beraber
- all told
- hepsi bir
- it makes no difference
- hepsi bir arada
- all in one
- hepsi birden
- to a man
- hepsi birden
- all at once
- hepsi bu kadar
- that's all
- hepsi de aynı pozitif
- (Ticaret) run
- hepsi içinde
- in all
- hepsi aynı büyüklükte
- all of a size
- hepsi aynı zamanda
- all in unison
- hepsi bir
- all the same
People aren't all the same.
- İnsanlar hepsi bir değil.
- hepsi bir yana
- everything aside
- hepsi bir yana
- all aside
- hepsi birden sahneden çıkar
- exeuntomnes
- hepsi birlikte
- all at once
- hepsi bu kadar
- That's it
- hepsi bu kadar
- That's all we have
- hepsi bu kadar teşekkürler
- stop it
- hepsi bu kadar teşekkürler
- that's all thanks
- hepsi dahil
- all included
- hepsi iyi hoş ama
- that's all very well but
- hepsi iyi hoş ama
- it's all very well but
- hepsi martaval
- all wet
- hepsi satılmak
- be sold out
- hepsi çok iyi
- all too well
- hemen hepsi
- almost all
- hep
- always, all the time, for ever, forever; all, the whole
- hep
- every time
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
- neredeyse hepsi
- almost all
- hep
- throughout
- hep
- (deyim) in common with
- hep
- (Konuşma Dili) until hell freezes over
- hep
- forever
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
- hep
- ever after
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
- hep
- (Konuşma Dili) till hell freezes over
- hep
- ever
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
- hep
- ay
- hep
- night and day
- Hepsi bu
- be all
- hep
- entirely, altogether (usually translates as "all"): Biz hep aynı sınıftayız. We're all in the same class. Bunu hep Fatma yaptı. Fatma did all this
- hep
- evermore
- hep
- omni
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
- hep
- always: Cuma akşamları hep adaya giderdik. On Friday evenings we'd always go to the island
- hep
- routinely
- hep
- used in: hepimiz all of us. hepiniz all of you. onların hepsi all of them. onun hepsi all of it
- hep
- wholly
- hep
- all
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
All those who take up the sword shall perish by the sword.
- Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- istisnasız hepsi
- all without exception