I have wonderful news for all of you.
- Hepiniz için harika haberim var.
All of you did good work.
- Hepiniz iyi iş yaptınız.
He was always drinking in those days.
- O, o günlerde hep içki içiyordu.
I'm always bored with films that have little action.
- Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
- Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
All those who take up the sword shall perish by the sword.
- Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.