henüz

listen to the pronunciation of henüz
Turkish - English
yet

Scientists haven't found a cure for cancer yet. - Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.

At that time, Mexico was not yet independent of Spain. - O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.

still

I still haven't decided yet. - Henüz karar vermedim.

The date of the party is still up in the air. - Partinin tarihi henüz belirsiz.

yet, still; just now, only just, a little while ago
just

The journey has just begun. - Yolculuk henüz başladı.

I just don't know what to say. - Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.

freshly
just, a minute or so ago, only just
yet (in negative sentences)
scarcely

I had scarcely entered the class before the students started asking questions. - Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.

She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door. - Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.

just now

I have just now finished doing my English homework. - İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.

a little while ago
better yet

I haven't found anything better yet. - Henüz daha iyi bir şey bulmadım.

just yet

Don't tell them just yet. - Henüz onlara söyleme.

I'm not ready to give up just yet. - Henüz vazgeçmek için hazır değilim.

henüz görmedik
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

henüz olmadı
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

henüz daha yedirilmemiş olan çayır
The meadows have not been to yet more
henüz mayalanmamış üzüm suyu
yet unfermented grape juice
henüz doğmamış
unborn
henüz geç değil
it's not too late yet
henüz geç değil
not yet late to
henüz geç değil
it's not too late
henüz ortaya çıkmamış olma
latency
henüz sipariş vermek için hazır değilim
I'm not ready to order yet
henüz taç giymemiş
uncrowned
kimliği henüz belirlenmemiş kimse
John Doe and Richard Roe
siparişim henüz gelmedi
My order hasn't come yet
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Daha, yeni, şimdiye kadar, ancak
Az önce, daha şimdi, yeni
Daha, hâlâ
Daha, hâlâ: "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı."- R. N. Güntekin
Az önce, daha şimdi, yeni: "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum."- Y. K. Karaosmanoğlu
henüz
Favorites