The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
The date of the party is still up in the air.
- Partinin tarihi henüz belirsiz.
You'd better not swim if you've just eaten.
- Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.
I just don't know what to say.
- Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.
She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.
- Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
I have just now finished doing my English homework.
- İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
I haven't found anything better yet.
- Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
Don't go anywhere just yet. Wait until I get there.
- Henüz herhangi bir yere gitme. Ben oraya gelinceye kadar bekle.
Don't make up your mind just yet.
- Henüz kararını verme.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.