henüz

listen to the pronunciation of henüz
Turkish - English
yet

The food's not ready yet. - Yemek henüz hazır değil.

He isn't back yet. He may have had an accident. - O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.

still

Plans for a new trade zone are still on the drawing board. - Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

The date of the party is still up in the air. - Partinin tarihi henüz belirsiz.

yet, still; just now, only just, a little while ago
just

You'd better not swim if you've just eaten. - Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.

I just don't know what to say. - Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.

freshly
just, a minute or so ago, only just
yet (in negative sentences)
scarcely

She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door. - Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.

I had scarcely entered the class before the students started asking questions. - Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.

just now

I have just now finished doing my English homework. - İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.

a little while ago
better yet

I haven't found anything better yet. - Henüz daha iyi bir şey bulmadım.

just yet

Don't go anywhere just yet. Wait until I get there. - Henüz herhangi bir yere gitme. Ben oraya gelinceye kadar bekle.

Don't make up your mind just yet. - Henüz kararını verme.

henüz görmedik
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

henüz olmadı
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

henüz daha yedirilmemiş olan çayır
The meadows have not been to yet more
henüz mayalanmamış üzüm suyu
yet unfermented grape juice
henüz doğmamış
unborn
henüz geç değil
it's not too late yet
henüz geç değil
not yet late to
henüz geç değil
it's not too late
henüz ortaya çıkmamış olma
latency
henüz sipariş vermek için hazır değilim
I'm not ready to order yet
henüz taç giymemiş
uncrowned
kimliği henüz belirlenmemiş kimse
John Doe and Richard Roe
siparişim henüz gelmedi
My order hasn't come yet
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Daha, yeni, şimdiye kadar, ancak
Az önce, daha şimdi, yeni
Daha, hâlâ
Daha, hâlâ: "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı."- R. N. Güntekin
Az önce, daha şimdi, yeni: "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum."- Y. K. Karaosmanoğlu
henüz
Favorites