Scientists haven't found a cure for cancer yet.
- Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
- O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
I still haven't decided yet.
- Henüz karar vermedim.
The date of the party is still up in the air.
- Partinin tarihi henüz belirsiz.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
I just don't know what to say.
- Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.
- Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.
I have just now finished doing my English homework.
- İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
I haven't found anything better yet.
- Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
Don't tell them just yet.
- Henüz onlara söyleme.
I'm not ready to give up just yet.
- Henüz vazgeçmek için hazır değilim.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.