hediye

listen to the pronunciation of hediye
Turkish - English
(isim) Present

My uncle gave me a present. - Amcam bana bir hediye verdi.

I bought myself this superfast popcorn machine as a Christmas present. - Bir Noel hediyesi olarak kendime bu çok hızlı patlamış mısır makinesini aldım.

gift

She meant this gift for you. - Bu hediye sizin için.

Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter. - O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.

presentation
(Argo) prezzy
bestow
lagniappe
bounty
price (of a sacred book)
souvenir shop

Are there any souvenir shops here? - Burada hiç hediyelik eşya dükkanları var mı?

Mary spent the entire day in souvenir shops. - Mary bütün günü hediyelik eşya dükkanlarında geçirir.

favour [Brit.]
present, gift " armağan; price" fiyat
gift, present
donative
gratuity
(sürpriz) favor
(Hukuk) disbursement
(gazete vb.) giveaway
the gift
gift of
a gift
box

Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift. - Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.

I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues. - Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım.

premium
potlatch
{i} tribute
donation
hediye çeki
token
hediye etmek
present
hediye etmek
give away
hediye kuponları
(Ticaret) gift certificates
hediye kuponu
gift token
hediye kutuları
(Bilgisayar) gift boxes
hediye kutusu
gift box
hediye olarak
complimentary
hediye olarak
with my compliments
hediye olarak vermek
give away
hediye paketi
gift box
hediye paketi
(Turizm) amenity kit
hediye paketi
gift-wrapping
hediye paketleme
gift-wrapping
hediye sürpriz
favor
hediye sürpriz
favour
hediye vermek
give a present
Hediye atın dişine bakılmaz
(Atasözü) Don't look a gift horse in the mouth
hediye almak
accept a gift
hediye etmek
to make a present of; to give (something) as a gift
hediye etmek
bestow
hediye etmek
give as a gift
hediye etmek
to give as a gift
hediye etmek
present smb. with smth
hediye etmek
make smb. a present of
hediye etmek
present smth. to
hediye etmek
give

What do you want to give Tom for his birthday? - Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?

hediye etmek
donate
hediye olarak verilen
complimentary
hediye paketi alabilir miyim
Could I have a gift box
hediye paketi yapmak
gift wrap
hediye paketi yapmak
gift-wrap
hediye paketine sarmak
giftwrap
hediye paketleme
gift wrapping
hediye paketlemek
gift-wrap
hediye standı
gift booth
hediye sunmak
present smb. with smth
hediye verme düşkünlüğü
doromania
hediye yağmuru
shower

He showered her with expensive gifts. - Onu pahalı hediye yağmuruna tuttu.

hediye çeki
gift token
hediye çeki
gift cheque
hediye almak
receive a present
hediye almak
receive a gift
hediyeler
gifts

The invitation said, No gifts, please. - Davetiye, Hediyeler yok, lütfen diyordu.

He accepted gifts from them. - O, onlardan hediyeler kabul etti.

verilen hediye
(Bilgisayar) gift given
Hediye çeki
gift vouchers
Hediye çeki
gift certificate
hediye etmek
a gift to
hediye etmek
to gift
hediye çeki
gift card
barış amaçlı hediye
peace offering
bu arkadaşım için bir hediye
This is a gift for a friend
bunu hediye paketi yapar mısınız
Can you please gift wrap this for me
büyük hediye
largess
büyük hediye
largesse
küçük bir hediye almak istiyorum
I want to purchase a small souvenir
masraflı hediye
white elephant
noel hediye sepeti
Christmas hamper
yağdırmak (hediye)
load with
zarara uğratmak için verilen hediye
greek gift
özel bir hediye almak istiyorum
I want to purchase a special gift
Turkish - Turkish
Armağan
Fiyat
(Osmanlı Dönemi) YÂD
(Osmanlı Dönemi) VEZİME
HEDİYE
(Osmanlı Dönemi) Parasız verilen, bağışlanan şey. Armağan
hediyeler
(Osmanlı Dönemi) hedâyâ
hediye
Favorites