The second quartile's figures were right on target.
The soldiers on the boats would be easy targets.
- Teknelerdeki askerler kolay hedefler olacaktı.
Aim at the target with this gun.
- Bu tabanca ile hedefe nişan al.
What is your ultimate goal in your life?
- Hayatınızdaki nihai hedefiniz nedir?
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
- Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
- Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
Which college are you aiming for?
- Siz hangi üniversiteyi hedefliyorsunuz?
Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.
- John onu vurduğunda, Tom silahını Mary'ye hedefliyordu.
As soon as I arrived at the destination, I called him.
- Hedefe varır varmaz onu aradım.
The ship proceeded to her destination.
- Gemi hedefine doğru ilerledi.
The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
- Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
- Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
Did you accomplish your goals?
- Hedeflerine ulaştın mı?
Did you accomplish your goals?
- Hedeflerini gerçekleştirdin mi?
The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
What's your final destination?
- Senin nihai hedefin nedir?
We have reached our destination.
- Biz hedefimize ulaştık.
Does the end justify the means?
- Hedefe giden her yol mubah mıdır?
The end justifies the means.
- Hedefe giden her yol mübahtır.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
The bullet found its mark.
- Mermi hedefini buldu.