İleride başka bir gemi gördük.
- We saw another ship far ahead.
Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- A gas station is one kilometer ahead.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Gerçekten önceden telefon etmeliydin.
- You really should've phoned ahead.
Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
Öndeyken vazgeçmemeliydin.
- You should've quit when you were ahead.
İleride başka bir gemi gördük.
- We saw another ship far ahead.
Zor kararlar ileride yatar.
- Tough decisions lie ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Programdan ilerdeyiz.
- It's ahead of schedule.
Bizim takımımız beş puan ilerdedir.
- Our team is five points ahead.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Tom önden gitmiş olmalı.
- Tom must've gone ahead.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.