Hata onun kafasına mal oldu.
- The mistake cost him his head.
Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.
- The musician shook his head and pushed his little piano away.
Teksirci-kopyacı tayfasının kellesi vurula.
- Off with the head of duplicate-mongers.
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
- Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
Keiko, sınıf başkanıdır.
- Keiko is at the head of her class.
O, baş ağrısından acı çekiyor.
- He is suffering from a headache.
Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
- Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
Eve geri yönelmek zorundayım.
- I've got to head back home.
Brian, New York'a gitmek için yola çıktı.
- Brian left heading for New York.
Bak, kimse kafana bir silah doğrultmuyor. Eğer istemiyorsan gitmek zorunda değilsin.
- Look, no one's pointing a gun to your head. You don't have to go if you don't want to.
Ana merkezlerimiz Boston'da.
- Our headquarters are in Boston.
Tepeden tırnağa ona baktı.
- He looked at her from head to foot.
O suya tepetaklak düştü.
- He fell head over heels into the water.
Turalar ben kazanırım, yazılar sen kaybedersin.
- Heads I win, tails you lose.
Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
- Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
- Can I speak to the head nurse?
Başlıkların okuyucunun ilgisini çekmesi gerekiyor.
- Headlines are supposed to grab the reader's interest.
Haber başlıklarını gördün mü?
- Have you seen the headlines?
Tom kapıdan dışarıya yöneldi.
- Tom headed out the door.
Tom kapıya doğru yöneldi.
- Tom headed toward the door.
O, kafasındaki şapkayı geriye doğru itti.
- He pushed his hat back on his head.
Jim'in başında beyaz bir şapkası var.
- Jim has a white hat on his head.
Harika bir düşünce aklıma geldi.
- A great thought came to my head.
Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
- Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
Şimdi yola çıkmak zorundayım.
- I have to head out now.
Yola çıkmak üzereydim.
- I was about to head out.
Yüksek sesli matkap, kocasına baş ağrısı verdi.
- The loud drill gave her husband a headache.
Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş.
- Use your head to save your heels.
Onun akıllı olduğunu kabul ediyorum ama o her zaman karşısındakinin anlayamayacağı şekilde konuşmak zorunda mı?
- I admit he's smart, but does he have to talk over everyone's heads all the time?
Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.
- A cup of coffee cleared my head.
Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
- Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
O, pazarlama bölümünün yöneticisidir.
- He's the head of the marketing department.
O her zaman sınıfının zirvesinde oldu.
- She has always been at the head of her class.
Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.
- If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
- More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
Okul müdürü kazananlara ödüllerini sunacak.
- The headmaster will present the winners their prize.
Müdür emekli olduktan sonra Tom kuruluşun başına tayin edildi.
- Tom was named the head of the organization after the director retired.
Tom Boston'daki bir restoranda baş şeftir.
- Tom is the head chef at a restaurant in Boston.
Oturacak bir yerim olduğu için memnunum.
- I'm glad to have a roof over my head.
Bir yere mi gidiyorsun?
- Are you heading somewhere?
Geceleri korna kullanmaktan kaçınılmalı. Gece onun yerine farları yak.
- Using the horn at night should be avoided. At night, flash the headlights instead.
She gave great head.
Be careful when you pet that dog on the head; it may bite.
lacrosse The top part of a lacrosse stick that holds the ball.
Who heads the board of trustees?.
Pour me a fresh beer; this one has no head.
The hutch now looks like a “Turkish bath,” and the heads have their arms around one another, passing the pipe and snapping their fingers as they sing Smokey Robinson's “Tracks of My Tears” into the night.
During meetings, the supervisor usually sits at the head of the table.
The expedition followed the river all the way to the head.
Tap the head of the drum for this roll.
The head cook.
Give me a head of lettuce.
We will consider performance issues under the head of future improvements.
I'm fed up working for a boss. I'm going to head out on my own, set up my own business.
he took them seriously, too, just as seriously as he took the ‘head’ that followed after drink.
The salmon are first headed and then scaled.
head wind.
I've got to go to the head.
Let the engine build up a good head of steam.
Police arrested the head of the gang in a raid last night.
The heads of your tape player need to be cleaned.
He has no head for heights.
What does it say on the head of the page?.
they shot 20 head of quail.
This song keeps going through my head.
Admission is three dollars a head.
Because you got them all right, you can go to the head.
These isses are going to come to a head today.
planting the hedges increased the head of quail and doves.
We are having a difficult time making head against this wind.