Definition of hazırlama in Turkish English dictionary
- preparation
- preparation, preparing
- arranging
- working-out
- making ready
- {i} preparing
She is busy preparing supper now.
- O şimdi akşam yemeği hazırlamakla meşgul.
Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
- Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.
- organization
- (Pisikoloji, Ruhbilim) priming
- concoction
- confection
- comparation
- preparative
- provision
- working out
- hazırlamak
- {f} prepare
I need a little more time to prepare.
- Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
I have to prepare my presentation.
- Sunumumu hazırlamak zorundayım.
- hazırlamak
- fix
I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- hazırlamak
- arrange
- hazırlamak
- stage
- hazırla
- prepare
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
I have to prepare for the test in English.
- İngilizce test için hazırlanmak zorundayım.
- hazırlamak
- {f} equip
- hazırlamak
- cater for
- hazırlamak
- lay out
- hazırla
- {f} priming
- hazırlamak
- {f} prime
- hazırlamak
- setup
- cevher hazırlama
- ore dressing
- hazırlamak
- work on
- hazırlamak
- make up
- hazırlamak
- brace
- hazırlamak
- poise
- hazırlamak
- to table
- hazırlamak
- (deyim) lay on
- hazırlamak
- cook
I'm busy cooking dinner.
- Akşam yemeği hazırlamakla meşgulüm.
As far as I go, I'm a cook. The only thing I do is prepare the food.
- Bildiğim kadarıyla, ben bir aşçıyım. Yaptığım tek şey yemek hazırlamak.
- hazırlamak
- gird
- hazırlamak
- provide
- hazırlamak
- install
- hazırlamak
- cause
- hazırlamak
- accustom
- hazırlamak
- pack
- hazırlamak
- steel
- hazırlamak
- do
- hazırlamak
- to prepare, get (someone, something) ready, ready
- hazırlamak
- get up
- hazırlamak
- organize
- hazırlamak
- make
Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
- Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot.
- Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.
- hazırlamak
- design
- hazırlamak
- produce
- hazırlamak
- (Ticaret) issue
- hazırlamak
- make something up
- hazırlamak
- dispose
- hazırlamak
- set up
- hazırlamak
- {f} engross
- hizmete hazırlama
- (Askeri) servicing
- yiyecek hazırlama
- food preparation
- hazırla
- {f} steel
- hazırla
- {f} preparing
She is busy preparing for an examination.
- O, sınava hazırlanmakla meşgul.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- hazırla
- concoct
- hazırla
- drawn up
He has drawn up a will.
- O, bir vasiyetname hazırladı.
- hazırla
- {f} prepared
In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
- hazırlamak
- get
Mother was busy getting ready for dinner.
- Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
Mrs. West is busy getting breakfast ready.
- Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- hazırlamak
- brew
- hazırlamak
- fit
- hazırlamak
- get ready
- hazırlamak
- dish up
- hazırlamak
- brevity
- hazırlamak
- set
Whose turn is it to set the table?
- Masayı hazırlamak için kimin sırası?
It only took Mary a few minutes to set the table.
- Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.
- hazırlamak
- lay
- Planlama, Programlama Ve Bütçe Hazırlama Sistemi
- (Askeri) Planning, Programming, and Budgeting System
- band hazırlama
- one row of sliver cans
- bilgi hazırlama
- data preparation
- hazırlamak
- to prepare; to make ready; to accustom; to cause; (sofra/masa) to set; (ilaç/reçete) to dispense; to make up
- hazırlamak
- work up
- hazırlamak
- set by
- hazırlamak
- make ready
- hazırlamak
- (plân) formulate
- hazırlamak
- concoct
- hazırlamak
- coach
- hazırlamak
- groom
- hazırlamak
- knock up
- hazırlamak
- formulate
- hazırlamak
- confect
- hizmete hazırlama muayenesi
- (Askeri) servicing check
- hizmete hazırlama talimatı
- (Askeri) servicing instruction
- kamerayı çekime hazırlama
- set up
- karıştırarak hazırlama
- concoction
- karışım hazırlama
- mixture concoction
- karışım hazırlama
- confection
- lojistik hazırlama merkezi
- (Askeri) logistics readiness center
- taze hava hazırlama cihazı
- make up air unit
- tren hazırlama garı
- marshalling yard
- veri hazırlama
- data preparation
- yaş hazırlama
- wet dressing
- örnek hazırlama
- specimen preparation