hayret!

listen to the pronunciation of hayret!
Turkish - English
halloa
i say
mirabiledictu
astonishment

To the astonishment of the whole city, the mayor was arrested. - Bütün şehir hayrete düştü, belediye başkanı tutuklandı.

Tom stared at Mary in astonishment. - Tom hayretle Mary'ye baktı.

bewilder
{i} wonder
maze
amazement, astonishment, surprise, bewilderment; Wow!, Gosh!
my
{ü} wow
hi
strange to say
marvel

The story was full of marvelous happenings. - Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.

The teacher marvelled at my response. - Öğretmen benim yanıtıma hayret etti.

great surprise
daze
{i} surprise

I'm surprised at you. - Sana hayret ediyorum.

Tom was as surprised as anyone. - Tom herhangi biri kadar hayret etti.

amazement

Tom looked at Mary in amazement. - Tom hayret içinde Mary'ye baktı.

She simply stared at me in amazement and went away without saying a word. - Bana hayretle baktı ve tek kelime bile etmeden gitti.

gosh
my hat
gracious me
what indeed
gape
what a surprise
wonderment
nonplus
bewilderment
mirabile dictu
gracious goodness
amazement, astonishment, surprise
consternation
Amazing!/Can you beat that?/Wow!
stupefaction
puzzle

The murder of Fadil Sadiq puzzled the investigators. - Fadıl Sadık'ın öldürülmesi araştırmacıları hayrete düşürdü.

What puzzles me most is why Tom even bothered to go see Mary. - Beni en çok hayrete düşüren şey Mary'yi görmeye gitmek için Tom'un bile neden rahatsız olduğudur.

golly
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Hiçbir cihete teveccüh edemeyip kalmak. Şaşkınlık. Ne yapacağını bilememek
(Osmanlı Dönemi) GAŞYET
(Osmanlı Dönemi) AYFE
(Osmanlı Dönemi) BA'L
(Osmanlı Dönemi) BETAR
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma: "... hayret ve teessüründen masanın yanındaki sandalyeye yığılmıştı."- Ö. Seyfettin. Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
Şaşılacak bir şey karşısında söylenir
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
(Osmanlı Dönemi) şaşkınlık, şaşırmak
hayret!
Favorites