hayli

listen to the pronunciation of hayli
Turkish - English
quite, fairly, pretty; much, many; a lot
a great many
pretty
plenty of

Tom is in plenty of danger already. - Tom zaten hayli tehlikede.

Tom has plenty of options. - Tom'un hayli seçeneği var.

frequently, a lot
many; much
a good many

He received a good many letters this morning. - O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

considerable

I've been under considerable pressure to resign. - İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber. - Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.

much
highly

Her new novel has been highly praised. - Onun yeni romanı hayli övüldü.

The Japanese telephone system is highly efficient. - japon telefon sistemi hayli etkindir.

a good bit
sort of

Tom was sort of shy as a kid. - Tom bir çocuk olarak hayli utangaçtı.

fairly
a lot

You bought a lot of jewels. - Bir hayli mücevher satın aldın.

You have a lot of experience in computers, don't you? - Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?

quite

Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time. - Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.

They bought quite a few books. - Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.

muchly
goodish
round
hayli güç
pretty difficult
bir hayli
many

He received a good many letters this morning. - O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

A grasshopper and many ants lived in a field. - Bir çekirge ve bir hayli karınca bir tarlada yaşadı.

bir hayli
a great deal

I admire Tom a great deal. - Tom'a bir hayli hayranım.

There is a great deal of traffic on this road. - Bu yolda bir hayli trafik var.

bir hayli
a good deal, a great deal, notably
bir hayli
numerous
Turkish - Turkish
Epey, oldukça çok
Oldukça
Epey, oldukça çok: "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu."- H. E. Adıvar
HAYLİ
(Osmanlı Dönemi) f. Oldukça. Epeyce. Çok. Bir takım. Kesir. Bol
bir hayli
Oldukça
bir hayli
Epey, çok, hayli
hayli
Favorites