Mary is the only survivor of the plane crash.
- Mary, uçak kazasından sonra tek hayatta kalandır.
Are there any survivors?
- Hiç hayatta kalan var mı?
Tom has three surviving children.
- Tom'un hayatta kalan üç çocuğu var.
The surviving refugees longed for freedom.
- Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.
Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
Tom understands what it takes to survive.
- Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
What are my chances of surviving?
- Benim hayatta kalma şansım nedir?
You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.