having to do with matter

listen to the pronunciation of having to do with matter
English - Turkish

Definition of having to do with matter in English Turkish dictionary

material
{i} madde

Japonya ham madde açısından ithalata bağımlıdır. - Japan depends on imports for raw materials.

Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda. - Japan has to import most of its raw materials.

material
materyal

Mary bir materyalisttir. - Mary is a materialist.

Bir kitap için materyal topluyor. - She is collecting material for a book.

material
{i} malzeme

Malzemeleri Malezya'dan alırız. - We get the materials from Malaysia.

Bütün malzemeleri toparladık. - We got all the materials together.

material
maddi

Ben maddi kazançla ilgilenmiyorum. - I am not interested in material gain.

Onlar ona hem maddi hem de manevi destek verdiler. - They gave him both material and spiritual support.

material
gereçler
material
(sıfat) maddi, maddeci, maddesel, bedensel, gerekli, zaruri
material
gereç
material
özdek
material
"to" ile değgin
material
materials science maddelerin kullanım ve niteli
material
özdeksel
material
{s} maddesel

Antik dönem Gnostikleri maddesel dünyanın içkin olarak kötücül olduğuna inanıyorlardı. - The ancient Gnostics believed that this material world was innately malevolent.

İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi. - After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.

material
etkili
material
mühim
material
{s} maddeci

Maddeci olduğumu sanmıyorum. - I don't think I'm materialistic.

Senin gerçekliğe bakışın fazla maddeci. - Your view of reality is too materialistic.

English - English
material
to do with
Related or relevant to

She says she doesn't want anything to do with him anymore.

having to do with matter

    Hyphenation

    ha·ving to do with mat·ter

    Turkish pronunciation

    hävîng tı du wîdh mätır

    Pronunciation

    /ˈhavəɴɢ tə ˈdo͞o wəᴛʜ ˈmatər/ /ˈhævɪŋ tə ˈduː wɪð ˈmætɜr/
Favorites