Durum değişken görünüyor.
- The situation sounds volatile.
Jeopolitik durum çok değişkendir.
- The geopolitical situation is very volatile.
Onun, kız kardeşiyle çok oynak bir ilişkisi vardı.
- She had a very volatile relationship with her sister.
Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.
- Sami described Layla as a someone who was highly volatile.