Genellikle doğrudan ilişkili değildi.
- He usually was not involved directly.
Neyin ilişkili olduğunu biliyorum.
- I know what's involved.
O cinayet davasına karışmış gibi görünüyor.
- She seems to be involved in that murder case.
Ben buna karışmış olamam.
- I can't be involved in this.
Bu karışıklığa karışmamı asla istememiştim.
- I never wanted you to get involved in this mess.
evlilik dışı ilişki.
Tom ilgili herkese teşekkür etti.
- Tom thanked everyone involved.
Ben ilgili kalmaya çalışıyorum.
- I try to stay involved.