having a tendency, preference, likelihood, or disposition

listen to the pronunciation of having a tendency, preference, likelihood, or disposition
English - Turkish

Definition of having a tendency, preference, likelihood, or disposition in English Turkish dictionary

inclined
{s} eğimli

O tembel olmaya eğimlidir. - He is inclined to be lazy.

inclined
{s} meyilli

Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir. - The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.

Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz. - We are inclined to forget this fact.

inclined
{s} eğik
inclined
{s} eğilimli

Sana inanmaya eğilimliyim. - I'm inclined to believe you.

Kabul etmeye eğilimliyim. - I'm inclined to agree.

inclined
{s} istekli
inclined
yatmış
inclined
yatkın

Tom tembel olmaya yatkın. - Tom is inclined to be lazy.

inclined
{f}

Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum. - Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.

Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir. - The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.

inclined
eğri
inclined
eğimli, meğilli
inclined
{s} eli yatkın
inclined
{f} eğ: adj.eğri
inclined
{s} yetenekli
inclined
{f} eğ: adj.eğimli
inclined
meylet/eğil/eğ
English - English
inclined
having a tendency, preference, likelihood, or disposition
Favorites