Sana söyleyecek bir hayli şeyim var.
- I have a great deal to tell you.
Tom'a bir hayli hayranım.
- I admire Tom a great deal.
Bu benim için oldukça çok şey ifade ederdi.
- It would mean a great deal to me.
Tom oldukça çok okur.
- Tom reads a great deal.
Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.
- Television has a great deal of influence on society.
Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.
- On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
Yapacak pek çok işim var.
- I have a great deal of work to do.
Ben senin için pek çok dikkat ederim.
- I care a great deal for you.
O süt satarak çok para yaptı.
- He made a great deal of money selling milk.
Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
- His talk led me to believe that he knows a great deal.
Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.
- I can see some intricate patterns in the picture.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
They had a great deal less than we had.