hava

listen to the pronunciation of hava
Turkish - English
weather

Luckily, the weather turned out fine. - Çok şükür hava düzeldi.

I don't want to talk about the weather. - Hava hakkında konuşmak istemiyorum.

(Hukuk) air

How long does the airport bus take to the airport? - Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?

Water is as precious as air. - Su da hava kadar değerlidir.

spirit

The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather. - Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.

surrounding air
service

Pilots communicate with airport services by radio. - Pilotlar telsizle havaalanı hizmetleri ile iletişim kurar.

Is there bus service to the airport? - Havalimanına otobüs servisi var mı?

tone
aura
naught

The naughty girl assumed an air of innocence. - Yaramaz kız bir masum havası üstlendi.

nil
(Ticaret) common property
ether
showing-off
boisterous
style
climate

He will soon get used to the climate here. - Yakında buradaki havaya alışacaktır.

Today, there is a climate of relative peace in the south-east. - Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.

(Askeri) Advisory Group for Aerospace Research and Development
ambience
airs

She's always putting on airs. - O her zaman hava atıyor.

When I first met him, I thought he was putting on airs. - Onunla ilk tanıştığımda onun hava attığını düşündüm.

law air rights
strain

Air traffic controllers are under severe mental strain. - Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.

swank
showing off

There were teenagers in the park showing off on their skateboards. - Parkta kaykaylarında hava atan gençler vardı.

Will you stop showing off? - Hava atmayı keser misin?

flavor
ambiance
aroma
ostentation
splurge
air; weather; atmosphere; climate; air, tune; wind; liking, pleasure; mood; style; attractiveness, charm; showing-off, airs, ostentation; naught, nothing, nil; aerial
sky

The sky is likely to clear up. - Hava muhtemelen açacak.

Our hot-air balloon rose into the sky. - Sıcak hava balonumuz gökyüzüne yükseldi

mus. pitch of a note
melody, tune, air
one's pleasure, whim; mood, humor, state of mind
atmospheric
atmosphere, prevailing emotional state
shades
nothing, bosh
splash
flavour [Brit.]
wind, breeze
aerial

The aircraft was conducting aerial reconnaissance. - Uçak havadan keşif yapıyor.

mood

I'm really not in the mood for this. - Gerçekten bunun için havamda değilim.

Tom seems to be in no mood to talk. - Tom konuşmak için havasında görünmüyor.

air, atmosphere
airs, affectation
wind

They were lost at sea, at the mercy of wind and weather. - Onlar rüzgar ve havanın elinde, denizde kayboldular.

Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society. - Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.

atmosphere

The higher in the atmosphere you travel, the less air there is. - Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.

The hotel has a homey atmosphere. - Otelin ev gibi havası var.

environment, social environment
aero

Tom is an unemployed aeronautical engineer. - Tom işsiz bir havacılık mühendisidir.

They study aerospace engineering at the university. - Onlar üniversitede havacılık mühendisliği okuyorlar.

style, style of expression
side
vanity
{i} flavour
tune
bubble

Rose was blowing bubbles. - Rose hava kabarcıkları üflüyordu.

the element
flourish
the air
to air
air of
music

Music surrounds our lives like air. - Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.

smell

Even the air smelled different. - Hava bile farklı kokuyordu.

The air smells like spring flowers. - Hava bahar çiçekleri gibi kokuyor.

cavatina
mien
hava durumu
weather

Tom intends to go regardless of the weather. - Tom hava durumu ne olursa olsun gitmek niyetinde.

We can get a weather bulletin every day. - Biz her gün hava durumu bültenini alabiliriz.

hava atmak
show off

She spoke with me in English in order to show off. - Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.

Tom just wants to show off. - Tom sadece hava atmak istiyor.

hava filosu
wing
hava almak
1. to breathe fresh air. 2. to absorb air, take in air. 3. slang to end up getting nothing, go home empty-handed
hava basılmış lastik
pneumatic
hava boşluğu
turbulence
hava deflektörü
spoiler
hava geçirmez
airtight

If your windows are not airtight, moisture will seep in. - Pencereleriniz hava geçirmez değilse nem içeri sızar.

These containers are airtight. - Bu konteynerler hava geçirmezler.

hava tahmini
weather forecast
hava taşıtı
aircraft
hava yastığı
airbag
hava durumu
weather conditions
hava durumu
weather condition
hava durumu
weather forecast

Today's weather forecast says that it is likely to be fine tomorrow. - Bugünkü hava durumu tahmini yarın havanın muhtemelen iyi olacağını söylüyor.

The weather forecast was right. - Hava durumu tahmini doğruydu.

hava alma
(Havacılık) air bleed
hava almak
take the air
hava almak
breathe fresh air
hava almak
get nothing
hava almak
end up getting nothing
hava almak
go for a walk in the fresh air
hava almak
draw a blank
hava atmak
behave flamboyantly
hava atmak
give oneself airs
hava atmak
put on airs
hava atmak
parade
hava atmak
put on dog
hava botu
(Havacılık) air-boat
hava cebi
air lock
hava cebi
air pocket
hava cıva
gas
hava durumu
(Askeri) air conditions
hava durumu (hava tahmini)
weather forecast
hava durumu sunucusu
(Meteoroloji) weatherman
hava düzenleme
air conditioning
hava gazı
hot air
hava gazı
town gas
hava gazı
wind
hava gazı
coal gas
hava gazı
nonsense
hava güzel
weather is nice
hava hızı
air velocity
hava mili
(Askeri) aeronautical mile
hava nasıl
how is the weather
hava nasıl
what is the weather like
hava taşı
(Denizbilim) airstone
hava ussu
(Havacılık) air base
hava verme
ventilation
hava yolu
airlane
hava yolu
(Teknik,Ticaret) air way
hava yolu
(Askeri,Teknik,Ticaret) air route
hava yükü
(Askeri) air cargo
hava yükü
air-freight
hava üssü
(Askeri) air force base
hava-uzay
(Havacılık) aerospace
hava-yer
(Havacılık) air-ground
hava alanı
air space
hava atmak
flaunt
hava balonu
Air balloon
hava beslemeli
airfed
hava boşluğu
Air pocket, turbulence
hava durumu sunucusu
forecastman
hava gazı ile çalışan lambanın ucu
The tip of the lamp with the air-gas
hava kaçırma
blow-out
hava raporu
weather report
hava yoluyla
by air
Hava Kuvvetleri Hava Bilgileri/ Meteoroloji Servisi
(Askeri) Air Weather Service
Hava Kuvvetleri Hava Bilgileri/ Meteoroloji Servisi talimnamesi
(Askeri) Air Weather Service regulation
Hava Kuvvetleri Hava Dairesi
(Askeri) Air Force Weather Agency
Hava Kuvvetleri Hava Durumu
(Askeri) Air Force Weather
Hava Kuvvetleri hava talep ağı
(Askeri) Air Force air request net
Hava Kuvvetleri hava ve uzay harekat merkezi
(Askeri) Air Force air and space operations center
Hava Kuvvetleri taktikler, teknikler ve usulleri; hava kuvvetleri teknik eğitim
(Askeri) Air Force tactics, techniques, and procedures; Air Force technical training publication
Hava Kuvvetleri Özel Harekat Komutanlığı; Hava Kuvvetleri özel harekat unsuru
(Askeri) Air Force Special Operations Command; Air Force special operations component
Hava Kuvvetleri İhtiyat Kuvveti Komutanlığı; Hava Kuvvetleri Eğlence ve Dinlenme
(Askeri) Air Force Reserve Command; Armed Forces Recreation Center
Hava Muharebe Komutanlığı; hava unsuru komutanı; bölge koordinasyon merkezi
(Askeri) Air Combat Command; air component commander; area coordination center
Hava Nakliye Tanker Birliği; hava alanı trafik sahası
(Askeri) Airlift Tanker Association; airport traffic area
Hava indirme görev komutanı; Hava Hareket Komutanlığı; Kara Kuvvetleri Malzeme K
(Askeri) airborne mission commander; Air Mobility Command; Army Materiel Command
hava hedef haritası; Hava Tehditleri Konferansı ; hava trafik kontrolü (ya da ko
(Askeri) air target chart; Air Threat Conference; air traffic control; air transportable clinic (USAF)
hava indirme komuta unsuru (Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri); hava muharebe u
(Askeri) airborne command element (USAF); air combat element (NATO); Allied Command Europe; aviation combat element Marine air-ground task force (MAGTF)
hava postası; özel hava nakliye görevi; satıhtan havaya füze
(Askeri) space available mail; special airlift mission; surface-to-air misilse
hava seyrüseferi yardımcı cihazları ve hava trafiği güvenlik kontrolü SC
(Askeri) security control of air traffic and navigation aids
hava taktik harekat merkezi; hava terminal harekat merkezi
(Askeri) air tactical operations center; air terminal operations center
hava trafik kontrolü tahsis edilmiş hava sahası
(Askeri) air traffic control assigned airspace
hava ulaştırma klerans makamı; hava sahası kontrol makamı; hava sahası koordinas
(Askeri) airlift clearance authority; airspace control authority; airspace coordination area
hava atmak
{f} splurge
hava almak
take a walk
hava atmak
put on an act
hava atmak
swank
hava kuvvetleri
air force

The Air Force trained her to become a pilot. - Hava kuvvetleri bir pilot olması için onu eğitti.

Tom always wanted to join the air force. - Tom her zaman hava kuvvetlerine katılmak istedi.

hava kuvvetleri
airforce
havalar
airs
hava almak
get the air
hava muhalefeti
opposing weather condition
hava yolu
airway
Deniz Kuvvetleri Hava Harbi Merkezi, Hava Aracı Tümeni
(Askeri) Naval Air Warfare Center, Aircraft Division
Deniz hava yer görev kuvveti hava kuvveti muharip unsuru
(Askeri) Marine air-ground task force - Deniz hava-yer görev kuvveti MAGTF ACE Marine air-ground task force aviation combat element
Hava Kuvvetleri
(Askeri) Air Force forces
JWICS Hava Kuvvetleri hava durumu bilgi ağı
(Askeri) JWICS Air Force weather information network
Kanada Hava Kuvvetleri; Muharebe Hava Kuvvetleri; Hava İndirme/ Hava Taarruz Kuv
(Askeri) Canadian Air Force; Combat Air Forces; commander, airborne/air assault force
Kuzey Amerika Hava-Uzay Savunma Komutanlığı (NORAD) Hava Merkezi; Kuzey Atlantik
(Askeri) North American Aerospace Defense Command (NORAD ) Air Center; North Atlantic Council (NATO)
Sivil Hava Devriyesi; sivil kadro artırımı programı; muharebe hava Devriyesi; ko
(Askeri) Civil Air Patrol; civil augmentation program; combat air Patrol; configuration and alarm panel; Consolidated Appeals Process (UN); crisis action planning
boşaltma hava meydanı, tahliye hava limanı
(Askeri) aerial port of debarkation
deniz hava tesisi; tahsis edilmemiş fonlar; sıra numarası verilmiş hava kuvveti
(Askeri) naval air facility; nonappropriated funds; numbered air force
deniz hava; Deniz Hava Sistemleri Komutanlığı
(Askeri) naval air; Naval Air Systems Command
doğrudan hava destek merkezi (hava indirme)
(Askeri) (A) direct air support center (airborne)
hava almak
take an airing
hava almak
air oneself
hava almak
a) to take the air, to go for a walk in the fresh air b) to get nothing, to draw a blank c) to let air in
hava almak
get some fresh air
hava atmak
prank
hava atmak
crow
hava atmak
slang 1. to put on airs. 2. to speak claptrap
hava atmak
make a show of
hava atmak
cut a dash
hava atmak
put on side
hava atmak
to put on airs, to cut a dash, to show off, to flaunt, to swank
hava atmak
make a great display
hava atmak
swagger
hava atmak
queen it over
hava kirliliği
(Hukuk) air pollution, atmospheric pollution
hava kirliliği
air pollution

Our city is free from air pollution. - Bizim şehrimiz hava kirliliğinden uzaktır.

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.

hava kuvvetleri
air forces
hava kuvvetleri
air arm
hava kuvvetleri
air corps
hava muhalefeti
adverse weather condition
hava muhalefeti
adverse weather condition(s)
hava yolu
skyway
karadaki azami hava aracı; karada intikal (hava aracı); çok uluslu gözlemci grub
(Askeri) maximum (aircraft) on ground; movement on ground (aircraft); multinational observer group
meteoroloji hava alanı raporu; meteoroloji hava kuvveti raporu
(Askeri) meteorological airfield report; meteorological aviation report
milli hava indirme harekat merkezi (E-4B hava aracı)
(Askeri) national airborne operations center (E-4B aircraft)
muharebe hava harekat merkezi; Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi
(Askeri) combat air operations center; combined air operations center
taktik hava komuta merkezi; taktik hava kontrol merkezi; tanker uçağı hava nakli
(Askeri) tactical air command center (USMC); tactical air control center (USN); tanker airlift control center
taktik hava kontrol sistemi; harekat alanı hava kontrol sistemi
(Askeri) tactical air control system; theater air control system
taktik hava koordinatörü (hava indirme)
(Askeri) (A) tactical air coordinator (airborne)
çevik muharebe desteği; hava kabiliyetine sahip gemi; hava sahası kontrol sistem
(Askeri) agile combat support; air-capable ship; airspace control system; auxiliary crane ship
English - English
{i} female first name (Hebrew)
hava durumu
Weather forecast
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Müzikte ezgili ses, sad
(Osmanlı Dönemi) Bir binanın üzerine kat çıkma hakkı
(Osmanlı Dönemi) (Hevâ) Hava. Dünyayı çeviren atmosfer. Cevv. Yer ile gök arası
(Osmanlı Dönemi) Bir yerin hâli ve sıhhat bakımından durumu
(Osmanlı Dönemi) Hafif yel
Sonuçsuz, anlamsız, boş durum, davranış, söz. Çekicilik, albeni, alım, cazibe
Çekicilik, albeni, alım, cazibe
Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
Müzik parçalarında tür: "Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık."- S. F. Abasıyanık
Keyif, âlem
Duygular
Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik: "Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki, bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar."- H. Taner
Bir kimsenin durumunu belirten özellik
Gökyüzü
Çevreyi kuşatan boşluk
Meteorolojik olayların bütünü: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu."- M. Ş. Esendal
Esinti
Meteorolojik olayların bütünü
Gökyüzü doğrultusunda
Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
Müzik parçalarında tür
Tarz, üslûp
Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla..."- Y. Z. Ortaç
Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu: "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın."- R. N. Güntekin
Tarz, üslup: "Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır
Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans: "Bugünlük, bu masal havası içinde onunla beraber yaşamalıyız."- S. F. Abasıyanık
Sonuçsuz, anlamsız, boş durum, davranış, söz vb
Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
esir
ambiyans
hava olayı
Atmosferde meydana gelen yağış, nem, rüzgar gibi meteoroloji ile ilgili olay
hava direnci
Havadaki cisimlerin mâruz kaldığı sürtünme kuvveti
hava yolu
Hava taşıtlarının uçuş sırasında izlemeye zorunlu oldukları yol
Hava durumu
hava şartları
Hava durumu
ayam
Hava durumu
hava raporu
Hava kirliliği
og
hava durumu
Metoroloji ile ilgili olayların bütünü
hava kuvvetleri
Ülkenin havadan savunulmasını sağlamak için uçak, helikopter, balon gibi araçlardan ve bunlarla ilgili yer hizmetlerinden, kuruluşlarından oluşan teşkilât
English - Turkish

Definition of hava in English Turkish dictionary

hava durumu
Weather forecast