hatırlamak

listen to the pronunciation of hatırlamak
Turkish - English
recall
remember

His name is very difficult to remember. - Onun adını hatırlamak çok zordur.

It's easy to remember. - Bunu hatırlamak kolay.

to remember, to recollect, to recall, to think of sth
recapture
recur
recollect
to remember, recall, recollect
call to mind
call up
occur to
think back on
bring to mind
bear in mind
come to mind
reminisce about
look back
think of
recast
coming back
recall to
think
to recall
hayal meyal hatırlamak
have a dim recollection of it
hatırlama
reminiscence
hatırlama
recall

I'm beginning to recall. - Hatırlamaya başlıyorum.

Try to recall what happened. - Ne olduğunu hatırlamaya çalış.

hatırlama
remember

It is important to remember who your friends are. - Arkadaşlarının kim olduğunu hatırlamak önemlidir.

She may not remember me, but I do remember her. - O beni hatırlamayabilir ama ben onu hatırlarım.

hatırla
bear in mind
hatırla
{f} remembered

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

I remembered everybody. - Ben herkesi hatırladım.

hatırla
occur to
hatırla
{f} recall

Ken couldn't recall that man's name. - Ken o adamın adını hatırlayamadı.

Tom couldn't recall the details. - Tom detayları hatırlayamadı.

hatırla
{f} remembering

Tom couldn't think of Mary without remembering how painful their breakup had been. - Tom onların ayrılığının ne kadar acı verici olduğunu hatırlamadan Mary'yi düşünemedi.

Tom had trouble remembering what Mary looked like. - Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.

hatırla
remember

I can't remember her name. - Onun adını hatırlayamıyorum.

She may not remember me, but I do remember her. - O beni hatırlamayabilir ama ben onu hatırlarım.

hatırlama
recollection

Tom only had a dim recollection of what Mary looked like. - Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.

hatırlama
recall of
birdenbire hatırlamak
(deyim) spring to mind
hatırla
recollect

It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village. - Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.

I have no recollection of seeing the man. - Adamı gördüğümü hatırlamıyorum.

hatırlama
remembrance

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

hatırlama
anamnesis
hatırlama
remembering, recalling, recollecting
hatırlama
recollect

Tom only had a dim recollection of what Mary looked like. - Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.

yapmayı hatırlamak
bethink oneself to do
Turkish - Turkish
Bilinip unutulan bir şeyi akla getirmek, anımsamak
Bilinip unutulan bir şeyi akla getirmek, anımsamak: "Ben daha ona sual sormadan her şeyi hatırlamıştım."- S. F. Abasıyanık
çıkarmak
bulmak
anımsamak
tahattur etmek
(Osmanlı Dönemi) TAHATTUR
Hatırlama
tahattur
Hatırlama
anımsama
hatırlama
Hatırlamak durumuna konu olmak, anımsama: "İçinde bir hatırlama korkusu var."- P. Safa
hatırlama
Hatırlamak durumuna konu olmak, anımsama
hatırlamak
Favorites