I have to remember to buy some milk.
- Biraz süt almayı hatırlamak zorundayım.
His name is very difficult to remember.
- Onun adını hatırlamak çok zordur.
I'm beginning to recall.
- Hatırlamaya başlıyorum.
Tom said he couldn't recall.
- Tom hatırlamadığını söyledi.
You don't have to be very old to remember that event.
- O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Tom remembered the rabbits he used to raise.
- Tom yetiştirdiği tavşanları hatırladı.
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
- New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
Tom couldn't recall the details.
- Tom detayları hatırlayamadı.
Ken couldn't recall that man's name.
- Ken o adamın adını hatırlayamadı.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
- Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
I can't remember her name.
- Onun adını hatırlayamıyorum.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
- Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
The event is worthy of remembrance.
- Olay hatırlamaya değer.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.