hatırlı

listen to the pronunciation of hatırlı
Turkish - English
influential, esteemed, of consequence
hatır
sake

I stopped smoking for the sake of my health. - Ben sağlığımın hatırı için sigara içmeyi bıraktım.

He quit smoking for the sake of his health. - Sağlığının hatırına sigara içmeyi bıraktı.

hatır
(Kanun) accommodation
hatır
consideration
hatır
memory

Without the slightest doubt, the dream was a memory from a previous life. - En ufak bir şüphe olmadan, rüya daha önceki hayattan bir hatıraydı.

Dan had no memory of what he had done. - Dan yaptıklarından hiçbir şey hatırlamıyordu.

hatır
{i} mind

Memories of my college days come to my mind. - Kolej günlerimin hatıraları aklıma geliyor.

I remember the man's face but I can't call his name to mind. - Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.

hatır
influence, consideration, weight, the consideration that one person expects from another
hatır
one's feelings, one's sensitivities
hatır
respect
hatır
memory, mind
hatır
memory, mind; sake; one's feelings; influence, consideration, weight
Turkish - Turkish
Hatırı sayılan, etkili, saygın: "Çok hatırlı adammış, belki sana yardımı dokunur."- Y. Z. Ortaç
Hatırı sayılan, etkili, saygın
HATIR
(Osmanlı Dönemi) Zihin. Fikir. Gönül. Kalb. Hal. Tedbir. Vesvese
Hâtır
(Osmanlı Dönemi) TENEVVUK
hatır
Birine karşı duyulan saygı, sevgi
hatır
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl
hatır
Hakkari'de çay içildikten sonra 'yeter' anlamına gelen bardağın devrilmesinden sonra içilen son çaya verilen ad
hatır
Gönül, kalp
hatır
Durum, keyif, hâl