hasret

Turkish - English

Definition of hasret in Turkish English dictionary: longing; hunger for; hankering; craving; nostalgia; sighed for; longing, yearning, nostalgia; yearning; sick; breathing; yen
hasret kalmak: long
hasret olmak: long
hasret dolu: wistful
hasret giderme: fulfilling one's longing
hasret kalmak: feel the absence of
hasret kalmak: miss
hasret olmak: yearn for
hasret çekmek: long for
hasret çekmek: yearn for
hasret çekmek: pine
hasret çekmek: have longing
hasret çekmek: feel longing
hasret dolu: wishful
hasret gitmek: to die longing for (someone, a place)
hasret gitmek: die without seeing somebody
hasret kalmak: pant
hasret kalmak: to feel the absence of, miss greatly
hasret kalmak: sigh for
hasret kalmak: to feel the absence of, to miss, to pine (for)
hasret kalmış: sighed for
hasret olmak: pine for
hasret olmak: yearn
hasret olmak: regret
hasret olmak: crave
hasret olmak: raven
hasret olmak: be starved
hasret çeken: yearner
hasret çeken: wistful
hasret çekerek: yearnly
hasret çekmek: to long for, to yearn for
hasret çekmek: hunger
hasret çekmek: to long, yearn (for)
hasret gidermek: fulfill one's longing

Turkish - Turkish

Definition of hasret in Turkish Turkish dictionary: (Osmanlı Dönemi) Özleyiş. İç çekme. Bir şeyi çok isteyip, arzulayıp ona kavuşamamaktan gelen üzüntü. Bak: Husr; Özlem; Özlem: "Vatan ve kardeş hasretini birbirimizde gideriyoruz."- H. Taner; (Osmanlı Dönemi) RESANE