Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Belki ona yanlışlıkla hasar verdim.
- Maybe I accidentally damaged it.
Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
- The drought damaged all the crops there.
Kaza, arabasının ön tekerlerine zarar verdi.
- The accident damaged her car's front wheels.