Your son took part in the student movement, I hear.
- Oğlunuz öğrenci hareketi içinde yer aldı, ben duydum.
He is awkward in his movements.
- O hareketlerinde hantaldır.
Mary made a slight motion with her head.
- Mary başıyla hafif bir hareket yaptı.
Our planet, Earth, is always in motion.
- Gezegenimiz, Dünya, her zaman hareket halindedir.
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
You must act more wisely.
- Daha akıllıca hareket etmelisin.
Sound travels very quickly.
- Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
Tom doesn't always play by the rules.
- Tom her zaman kurallara göre hareket etmez.
Let's play that by ear.
- Olayların akışına göre hareket edelim.
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
We often use gestures to convey simple messages.
- Genellikle basit mesajları iletmek için el hareketlerini kullanırız.
We didn't know how to interpret the dismissive gesture that Tom made with his hands.
- Tom'un yaptığı lakayıt el hareketini nasıl yorumlayacağımızı bilemedik.
You will miss the train, unless you start for the station at once.
- Derhal istasyona hareket etmezsen, treni kaçıracaksın.
The day she started for Paris was rainy.
- Onun, Paris'e hareket ettiği gün yağmurlu idi.