Definition of hareketi in Turkish English dictionary
- hareket
- movement
He is awkward in his movements.
- O hareketlerinde hantaldır.
Your movements were unaccountable.
- Hareketlerin sorumsuzdu.
- hareket
- motion
The man lay motionless.
- Adam hareketsiz yatıyordu.
Are you in favor of this motion?
- Bu hareketi destekliyor musun?
- hareket
- move
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- halk hareketi
- grassroots movement
- hassas hareketi
- fine movement
- hassas motor hareketi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) fine motor movement
- hareket
- {i} act
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
You must act more wisely.
- Daha akıllıca hareket etmelisin.
- hareket
- travel
Sound travels very quickly.
- Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
- fay hareketi
- heave
- hareket
- behavior
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
- hareket
- movement; move; motion; act, behaviour, conduct; activity, action; departure, start
- hareket
- flight
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
- hareket
- {i} bearing
- brown hareketi
- brownian motion
- cezir hareketi
- low tide
- devir hareketi
- rotary motion
- hareket
- handling
- hareket
- evolvement
- hareket
- (Gıda) action times activation energy
- hareket
- militate
- hareket
- (Gıda) action times
- hareket
- ultrasonic
- hareket
- doings
- hareket
- animation
- hareket
- despite
- hareket
- kinesis
- hareket
- behave
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
- hareket
- (Askeri) travelling speed
- hareket
- commotion
- hareket
- conversation
- hareket
- (Bilgisayar) transactional
- hareket
- walk
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- hareket
- (Askeri) weigh
- kabuk hareketi
- (Coğrafya) crustal movement
- levha hareketi
- (Coğrafya) plate motion
- met hareketi
- high tide
- mukavemet hareketi
- (Askeri) resistance movement
- nakit hareketi
- cash flow
- testere hareketi
- (Mekanik) sawing motion
- hareket
- life
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
- hareket
- stroke
- hareket
- front
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
- hareket
- activity
- hareket
- locomotion
- hareket
- action
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
Mario's Pub is where the action is.
- Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.
- hareket
- play
Let's play that by ear.
- Olayların akışına göre hareket edelim.
Tom doesn't always play by the rules.
- Tom her zaman kurallara göre hareket etmez.
- hareket
- departure
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
- hareket
- behaviour
- hareket
- deed
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
- hareket
- stir
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
- 31 mart hareketi
- march 31 movement
- el hareketi
- hand motion
- hareket
- off-block
- hareket
- be moving
- hareket
- moving in
- hareket
- in the motion
- hareket
- movement of
- hareket
- the act
- hareket
- move of
- Asker ve Denizci Sivil Yardım Hareketi
- (Askeri) Soldiers and Sailors Civil Relief Act
- Avrupa federalist hareketi
- (Hukuk) European federalist movement
- Avrupa hareketi
- (Hukuk) European Movement
- Siyonizm hareketi
- (Hukuk) Zionist movement
- Uluslararası Açlıkla Mücadele Hareketi
- (Askeri) Action Internationale Contre La Faim (International Action Against Hunger)
- aynı hareketi yapmak
- follow suit
- bacaklarını dümdüz açarak eğilme hareketi
- splits
- bir hareketi sürdürmek
- keep at
- blok hareketi
- (Coğrafya) block movement
- bulut hareketi hızı
- (Askeri) speed of cloud movement
- cezir hareketi
- ebb
- dalga hareketi
- wave motion
- deprem girdi hareketi
- (Çevre) input earthquake motion
- deprem hareketi
- (Coğrafya) earthquake motion
- dönme hareketi
- rotary motion
- dönme hareketi
- volution
- ekleme hareketi
- add transaction
- el hareketi yapmak
- wave
- elektrik hareketi
- electromotion
- emek hareketi
- (Ticaret) movement of labor
- emek hareketi
- labour force mobility
- eylemsizlik hareketi
- inertial movement
- feminizm hareketi
- women's lib
- feminizm hareketi
- women's liberation movement
- file hareketi
- (Spor) net acting
- flap hareketi
- (Havacılık) flapping
- flap hareketi açısı
- (Havacılık) flapping angle
- gözün kısa ve hızlı hareketi
- saccade
- güneş ve ayın hareketi ile ilgili
- lunisolar
- hareket
- step
- hareket
- transaction
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
- hareket
- earthquake, tremor
- hareket
- movement, organized movement
- hareket
- rail. traffic
- hareket
- demeanour [Brit.]
- hareket
- motion, movement, action
- hareket
- setout
- hareket
- behaviour [Brit.]
- hareket
- starting
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
- hareket
- deportment
- hareket
- stir, activity
- hareket
- (Hukuk) movement, act, conduct
- hareket
- gesture
We didn't know how to interpret the dismissive gesture that Tom made with his hands.
- Tom'un yaptığı lakayıt el hareketini nasıl yorumlayacağımızı bilemedik.
She gave me a hand gesture I didn't understand.
- O bana anlamadığım bir el hareketi yaptı.
- hareket
- exercising, exercises, exercise
- hareket
- conduct
- hareket
- act, action, deed; conduct, behavior
- hareket
- mus. tempo
- hareket
- {f} activated
- hareket
- start
The day she started for Paris was rainy.
- Onun, Paris'e hareket ettiği gün yağmurlu idi.
The train started before we got to the station.
- İstasyona varmadan önce tren hareket etti.
- hareket
- {i} demeanour
- insan hareketi
- human action
- insani mayın imha hareketi
- (Askeri) humanitarian mine action
- iyon hareketi
- (Kimya) ionic mobility
- kalça hareketi
- (güreş) buttock
- kayma hareketi
- sliding motion
- kayma hareketi
- sliding movement
- kitle hareketi
- mass movement
- kitle hareketi mass action
- (of people)
- kurs hareketi
- to-and-fro movement
- kurs hareketi tahriği
- drive of the lifting mechanism
- kutup hareketi
- (Astronomi) polar motion
- manivelâ hareketi
- leverage
- personel hareketi
- (Ticaret) personnel movement
- piston hareketi
- (Otomotiv) plunger lift
- piyasa hareketi
- (Ticaret) market movement
- piyasa hareketi
- (Ticaret) market trend
- pompalama hareketi
- pumping action
- protesto hareketi
- protest movement
- sediment hareketi
- sediment movement
- sermaye hareketi
- (Hukuk) capital movement
- ses ve hareketi eşzamanlı yapmak
- sync
- silme hareketi
- delete transaction
- sismik yer hareketi
- (Çevre) seismic ground motion
- sivil toplum hareketi
- (Politika, Siyaset) civil society movement
- suyun kapiler hareketi
- capillary movement of water
- tarımda reform hareketi
- agrarianism
- tarımsal reform hareketi yanlısı
- agrarian
- terbiyesiz el hareketi
- V sign
- testere dişi hareketi
- (Askeri) saw tooth movement
- yarım çark hareketi
- (binicilik) caracole
- yerdeğiştirme hareketi
- translatory motion
- çevirme hareketi
- mil . encircling movement, outflanking maneuver
- çıkış hareketi
- sally
- çıkış hareketi yapmak
- sally out
- ötelenme hareketi
- translatory motion
- özerk yönetim hareketi
- home rule
- şiddetli met hareketi
- springtide