I need to keep moving.
- Hareket etmeye devam etmem gerekiyor.
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
They would have to move fast.
- Onlar hızlı hareket etmek zorunda kalacaktı.
If you find yourself in quicksand you'll sink more slowly if you don't move.
- Kendinizi kayan kumda bulduğunuzda, hareket etmezseniz daha yavaş batarsınız.
I had to act at once.
- Hemen hareket etmek zorunda kaldım.
I had to act quickly.
- Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
We have to move very quickly.
- Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
You must move quickly.
- Hızlı hareket etmek zorundasın.
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
You'll have to get a move on if you want to catch the train.
- Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
He is about to leave for London.
- O, Londra'ya hareket etmek üzeredir.
When I arrived at the station, the train was just about to leave.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
If we are to be there at six, we will have to start now.
- Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız.
You should have acted on her advice.
- Onun tavsiyesi üzerine hareket etmeliydin.
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
Tom had no desire to move to Boston.
- Tom Boston'a hareket etmek için hiç isteğe sahip değildi.
Impulsiveness is the devil.
- Düşünmeden hareket etmek şeytandır.