Bir ihtimal meşgul olursa, ona yardım et.
- If by any chance he's busy, help him.
Onun istifa edeceğine dair bir ihtimal var mı?
- Is there any chance that he'll resign?
Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
- Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
Bu senin yegâne şansın.
- This is your only chance.
Kader şansa bırakılmayacak kadar ciddidir.
- Fate is too serious to be left to chance.
Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
- You'll make a fortune by taking a chance.
Tom riske girmek istemedi.
- Tom didn't want to take any chances.
Tom herhangi bir riske girmek istemiyor.
- Tom doesn't want to take any chances.
Büyük olasılıkla gelecek.
- There's a good chance that he'll come.
Başka kaza olasılıklarını en aza indirgemek istiyorum.
- I want to minimize the chances of another accident.
Tom denemek istemediğini söyledi.
- Tom said he didn't want to take any chances.
Şansımızı denemek zorunda olacağız.
- We'll have to take our chances.